Çiftçiye ürün alım garantisi neden verilmiyor?

Müteahhit’e köprüden geçiş garantisi, otoyolda geçiş garantisi, döviz yatırımcısına kur garantili yatırım desteği varda, neden çiftçiye ürün alım garantisi verilmiyor? Bu çelişki bizi açıkça düşündürüyor.

Herkes gibi tarım sektörü de zahmetsiz para kazanmak ister. O da insan. Onun da idealleri ve istikbal ile ilgili güzel hayalleri var. Ürettiğini satamayan, gübresini faizle, ilacını faizle, tohumunu faizle, yakıtını faizle, ekimini-biçimini faizle yapan , hasılat zamanı kendisini tüccarın adeta kucağında bulan bir çiftçi geçimini ne ile sağlayabilir. Bu yanlış da gelmiş ve geçmiş hükümetlerin tarım politikalarından kaynaklanmaktadır. Tarlada izi olmayanın harmanda gözü olur mu? Elbette ki olmaz. Devlet milletin efendisi çiftçiye, sermaye sahibine verdiği değer kadar değer vermiyor. Bu ikilem de kıtlığın müjdecisidir.

Güneş yükseldiği zaman, herkes için eşit yükseliyor. Bu fabrikatör, bu faizci, bu terörist, bu bölücü, bu az kazanıyor, bu çok kazanıyor demiyor. Işığını herkesten esirgemiyor. Şimdi hükümet dağa taşa ne ekebiliyorsanız ekin diyor. İyi güzel de kardeşim neyle ekeceğiz. Tohum mu verdiniz? Yatı olana indirimli mazot verdiğiniz gibi indirimli bir akaryakıt mı verdiniz? Ucuz gübre mi verdiniz? Hangi konuda çiftçiye ışık oldunuz? Dağa taşa ekin demek kolay da çiftçiye çocuk kandırır gibi komik desteklemeler dışında ne verdiniz Allah aşkına! Alın o komik destekler sizin olsun. Faize para yatırana, dövizini kur kurumalı yatıran sözde yatırımcıya verdiğin güvencenin yüzde birini verebildiniz mi? Maalesef verilmedi. Unutmamak gerekir ki; eşitliğin olmadığı yerde haksızlık başkaldırır. Bildiğiniz gibi, komünizm insanları eşitlik adına köleleştirmişti, kapitalizm de ekonomik özgürlük adına toplumları köleleştiriyor. Milliyetçi ve muhafazakar geçinen idareler de bu zulme alkış tutuyor. Geçin bunları. Neymiş destekmiş! Alın O destekler sizin olsun. Bakın o destek salatası da bize ait değil. Nereden alıntı biliyor musunuz? Mısır üretimini balık kafası gübre hibeleri ile sübvanse etmek için Hintlilere ilk Şükran günü yemeği tepkisinden bu yana politikadaki önlük tulumlarına kadar uzanan bir iştir.

Türkiye Devleti hükümeti kendisine ve tarım  politikasına bir çeki düzen vermelidir. Tarım girdilerindeki açığımızı bir program dahilinde belirlemeli, bölgesel planlamalar yapılmalı, her ürün için bir yıl önceden devlet güvence taban fiyatını açıklamalıdır. Türkiye’nin tarımdaki üretim haritası çıkarılmalı, bölgesel ekim yasağı getirilmeli, tarım ürünlerinin ve ekili alanların ekimi devlet garantisi altına alınarak, tarım ürünü ithal eden değil, ihraç eden ülke haline gelmeliyiz. Tarım en az savunma sanayi kadar önemlidir. Tarım milli egemenlik demektir, beka demektir. Milli egemenlik ve beka asla devredilemez.

Onun için destekleme primi yerine daha kalıcı ve akılcı projeler geliştirmeliyiz. Çiftçimize bir yıl önceden en azami güvence taban fiyatını belirlemeliyiz. Bunu yapmadığımız takdirde savunma sanayinde nasıl ki dışa bağımlı bırakıldıysak tarımda da dışa bağımlı kalırsak bağımsızlığımız söz konusu olamaz. Çiftlik ekolojisi ve ekonomisi yanlış giderse, tarımda hiçbir şey doğru gitmeyecek demektir.

Çukurova’da buğday hasadının başlayacağı şu günlerde taban fiyatının açıklanmaması ne kadar acı değil mi? Peki neden taban fiyat açıklanmıyor biliyor musunuz? Çünkü tüccar köylünün sömürgecisi olmuş da ondan. Devlet de bu sömürgecilere çiftçiye vermediği krediyi veriyor, dolayısıyla onlar da gariban çiftçiyi devlet eliyle sömürüyorlar. Eğer bu kafa ile gidilirse, tarıma bir planlama getirilmezse bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin tarımsal açığı asla kapanamaz.

Sonuç itibariyle toprağa saygısız milletler, toprak için savaşırlar ama, elde ettikleri toprağı sağlıklı ve sağlam bir şekilde işlemedikleri sürece o toprak ana onlara ne vatan olur, ne de tarımsal alanda gelişmiş toplum. Son sözümüz şudur ki, tarım insanoğlunun dünyayı ilk işgaliydi ve tüm dünyayı kucakladığı için diğer tüm endüstrilerin temeli olmuştur. Tarımsal alandan gelişmeyen bir ülkenin bağımsızlığından söz edilemeyeceği gibi, o ülke hem terörist eylemlere gebe,  hem de açlığa da mahkumdur.

YÖNETİCİ Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Sarıgül’den cezaevindeki suçlulara af talebi

Cezaevlerinde bulunan 300 bin mahkumun ceza sürelerinde indirime gidilmesi talebinde bulunan Mustafa Sarıgül, ‘İnşallah yılbaşından …

Bir yanıt yazın