Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Bazı kapılar vardır; üstünde tabela yoktur ama ne için açıldığını herkes bilir. O kapılar çıkar için değil, dava için aralanır. Giren de bunun farkındadır. Çünkü dava kapısından içeri adım atan, önce kendisiyle yüzleşir. Sözünü, yeminini, taşıdığını iddia ettiği ahlakı sorgular.
Ülkücülük tam da burada başlar. Bir kimlik kartında, bir rozetin metalinde ya da yüksek sesli sloganlarda değil. Ülkücülük, zor zamanda belli olan bir duruştur. Rüzgârın yönüne göre şekil alanların, günün şartlarına göre konuşanların taşıyamayacağı kadar ağır bir sorumluluktur.
Çünkü burası bir çıkar kapısı değil; burası yeminli ve dualı bir dava kapısıdır.
Bu kapıdan giren, önce kendini bilir; sonra sözünü, yeminini, ülküsünü.
Çünkü ülkücülük, yalnızca bir kimlik değil; bir ahlak, bir duruş, bir sorumluluktur.
Ülkücü olmak; rüzgâra göre yön tayin etmek değildir. Günün şartlarına, menfaatin yönüne, makamın cazibesine göre şekil almak hiç değildir. Ülkücü, zor zamanda belli olur. Kolay olan herkesin yapabildiğidir; zor olan ise dik durabilmektir.
Bu dava, haramla büyümez.
Bu yol, kirli hesaplarla yürünmez.
Bu bayrak, eğilerek taşınmaz.
Yemin eden bilir: Yemin, sadece dudaklardan çıkan söz değildir; ömre yazılan bir sorumluluktur. İnanca, vatana, bayrağa, şehidin emanetine verilen söz; konjonktüre göre askıya alınamaz. Bugün başka, yarın başka konuşanların; dün savunduğunu bugün inkâr edenlerin önce aynaya bakması gerekir.
Ülkücü Türk gençliği, ideallerini pazarlık konusu yapmaz.
Ne sağın ne solun, ne doğunun ne batının yedeği olur.
Bağımsız bir Türkiye hayali, zikzaklarla değil; istikrarla ve onurla taşınır.
Dün “dava” deyip bugün makam peşinde koşanlar,
Dün “ülkü” deyip bugün çıkar hesabı yapanlar,
Üç kuruşluk menfaat uğruna yol değiştirenler…
Bu dava sizden vazgeçmez belki; ama siz davadan vazgeçmiş olursunuz.
Ve asıl muhakeme, kalabalıkların önünde değil; insanın kendi vicdanında yapılır.
Unutulmamalıdır ki ülkü birliği; tabela birliği değil, yürek birliğidir.
Türk birliği; sloganda değil, fedakârlıkta yaşar.
Milliyetçilik; sadece konuşmak değil, yaşam biçimidir.
Bugün ihtiyaç duyulan şey daha yüksek ses değil;
Daha temiz bir dil,
Daha sağlam bir ahlak,
Daha sadık bir duruştur.
Yılmamak; bağırmakla değil, dayanmakla olur.
Yıkılmamak; sertleşmekle değil, kök salmakla olur.
Başarmak; başkasını ezmekle değil, kendini aşmakla olur.
Bu nedenle çağrımız nettir:
Ülkücüysen, önce sözünün ülkücüsü ol.
Yemin ettiysen, önce sadakatinle anıl.
Dava diyorsan, önce haramdan uzak dur.
Çünkü bu yol, eğilenlerin değil;
Bu dava, satanların değil;
Bu ülkü, unutanların değil…
Dik duranların yoludur.
