Zincir Yok, Köle Çok, Özgür Değil, Sadece Filtrelisin

Aziz DAĞTEKİN İle Pazar Sohbeti


Sevgili okurlarım, bugünkü pazar sohbetimiz, zincirsiz kölelik üzerine olacak.
Evet, kulağa çelişkili geliyor değil mi? Zincir yok ama kölelik var. Çünkü artık kimse seni zorla çalıştırmıyor. Kimse seni hapseden demir parmaklıklar kullanmıyor. Artık sana zincir takmıyorlar, zaten sen kendi ellerinle takıyorsun. Ve farkında bile değilsin. Çünkü o zincir artık modern, şık, cilalı… Hatta sana özgürlük diye pazarlanıyor. Ama biz bugün o süslü yalanları bir kenara bırakacağız.
Bugün, gerçekten nerede durduğunu, kimin için yaşadığını ve aslında neyin parçası olduğunu konuşacağız.
Hazırsan başlayalım.
Zincirlerini seviyor olabilirsin. Ama önce onları görmen gerekiyor.

Artık kimse seni zorla çalıştırmıyor. Kimse seni kırbaçlamıyor. Çünkü artık gerek yok. Sen, kendi rızanla tutsak oldun. Hatta bununla övünüyorsun. Zincirlerini isteyerek taktın, üstelik üstüne bir de parfüm sıktın. Adına kariyer dedin, özgürlük dedin, fırsat dedin. Ama gerçek şu: O zincir Apple logosu taşıyor olabilir, LinkedIn onayıyla parlıyor olabilir, hatta kişisel gelişim makyajıyla süslenmiş olabilir. Ama hala zincir.

Sabah 7.30’da alarmına değil, algoritmana uyanıyorsun. Hangi postun daha çok etkileşim alır? Hangi toplantıda daha çok görünür olabilirsin? Hangi işte daha gelecek vadeden bir yetenek olarak etiketlenirsin? Artık çalışmıyorsun, performans sergiliyorsun. Artık yaşamıyorsun, içerik üretiyorsun. Her kahve bardağını, her spor salonu aynasını, her networking etkinliğini, her okuduğun kitabı bir sahneye çeviriyorsun. Çünkü özgür olmak için değil, beğenilmek için varsın.

Influencerlar her sabah hangi kıyafetin daha çok tıklanacağını düşünüyor. Beyaz yakalılar ofiste hangi kelimenin daha çok liderlik potansiyeli koktuğuna odaklanıyor. Üniversiteliler hangi sertifikayla LinkedIn’de parlayacaklarını hesaplıyor. Hepsi bir yarışta. Ama kimse nereye koştuklarını bilmiyor. Çünkü bu bir yarış değil. Bu, bir değirmen. Herkes hamster. Herkes dönüyor. Herkes yoruluyor. Ama kimse durmuyor. Çünkü durmak, görünmez olmak demek. Ve bu çağda görünmez olmak, ölmek demek.

Özgürlüğü pazarlayanlar sana başka bir zincir satıyor. “Kendi işinin patronu ol!” diye bağırıyorlar ama seni başka bir algoritmaya bağlıyorlar. Yolun başındasın, mücadele etmelisin diyorlar ama seni sonsuz bir yorgunluğa mahkûm ediyorlar. Başarılı ol diye baskı kuruyorlar ama başarının tanımını onlar yapıyor. Sen sadece oynuyorsun. Sen sadece rol yapıyorsun. Gerçekte ne hissettiğini sormuyor kimse. Çünkü hislerin metrik değil, KPI değil, katma değer üretmiyor.

Dışarıdan bakınca herkes güçlü, özgür, mutlu. Ama içeride herkes boş, kayıp, çaresiz. Çünkü zincir artık dışarıda değil. Zincir içeride. Zihninde. Kalbinde. Her şey yolunda gibi görünmek zorundasın. Çünkü bu yeni çağda mutsuz olduğunu bile estetik anlatmak zorundasın. Çöküşün bile filtreli olmak zorunda. Yoksa kimse ilgilenmez. Yoksa kimse seni beğenmez. Yoksa yok olursun.

Ve en trajik olan şu: Artık kaçmak istemiyorsun. Çünkü bu tutsaklığı başarı zannediyorsun. Zincirlerini sevdin. Çünkü sana kim olduğunu unutturdu. Ve bu sana huzur verdi. Ama bu huzur değil. Bu uyuşma. Bu, modern dünyanın en tehlikeli illüzyonu: Gönüllü kölelik.

Artık alkışlamayı bırak. Çünkü senin hayatın bir sahne değil. Başkasının senaryosunda figüran olmayı bırak. Her like için ruhundan bir parça veriyorsun. Her başarı için kişiliğinden ödün veriyorsun. Her vizyoner liderin peşinden koşarken kendi pusulanı yok ediyorsun. Ve sonunda geriye bir profil kalıyor. Bir avatar. Ama sen yoksun.

Gerçek özgürlük story değil. Gerçek özgürlük şirket aracı değil. Gerçek özgürlük, senin kim olduğunu hatırlaman. Ve bu cesaret ister. Çünkü görünmez zincirlerini kırmak, artık sisteme karşı değil  kendine karşı savaşmaktır. Kendi içindeki köleyi öldürmektir.

Ya efendi olursun, ya figüran. Üçüncü yol yok.
Ya kendi zihninin mimarı olursun, ya başka birinin algoritmasında veri.
Ya kendi hayatını inşa edersin, ya bir trende binip sonsuza dek tüketilirsin.

Seçim senin.
Ama unutma! En büyük devrim, kendin olmaktır.
Ve bu çağda kendin olmak, en radikal başkaldırıdır

YÖNETİCİ Editör

Taraf Olmayan Habercilik Yapan Aybüke Türk Haber, dünyadaki bütün Türklerin gür sesi ve onların kulağı olacaktır. Habere Bozkurtça bakan ve değerlendiren Aybüke Türk Haber mazlumların da temsilcisi olmayı hedeflemiştir.

Göz Atmak İster misiniz?

Şimşek: Temel Mallarda Enflasyon %20’ye Düştü!

Mayıs ayı itibarıyla yıllık enflasyonun son 3,5 yılın en düşük düzeyine indiğini açıklayan Hazine ve …

Bir yanıt yazın