Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Türkiye’nin gündemine oturan sahte diploma skandalı, yalnızca bireysel bir ahlaksızlık ya da birkaç kişinin menfaat hırsıyla açıklanamayacak kadar derin ve organize bir tabloyu ortaya koyuyor. İddialar, sahte diplomaların yalnızca küçük bir çevre tarafından değil, küresel ölçekte Türkiye’ye kurulan bir tuzak olabileceğini gösteriyor. Peki, bu skandalın arkasında kim var?
Böylesi bir operasyonun hedef ülkenin güvenilirliğini zedelemek, kamu kurumlarını itibarsızlaştırmak ve toplumun devletine olan güvenini sarsmak gibi sonuçlar doğurması tesadüf olamaz. Bugün ortaya saçılan bilgiler, sahte diploma düzeneklerinin arkasında istihbarat örgütleri ve Türkiye’ye karşı planlı şekilde hareket eden yapılar olabileceğine işaret ediyor. Devletin omurgası kimlerin elinde? sorusu, artık sadece bir mecaz değil, acil bir cevap bekleyen bir hakikat hâline gelmiştir.
İmamoğlu’nun diplomasının sahte çıkmasıyla başlayan tartışmalar, ülke gündemini sarsan sahte diploma operasyonu sürecinde bir itirafçının, Marduk kod adlı kişinin Gökay Celal Gülen olduğunu iddia etmesiyle yeni bir boyut kazandı. Bu isim, FETÖ ile bağdaştırılmakta ve kan bağı olmasa da örgütün yöntem ve stratejilerinin izlerini taşımaktadır. FETÖ’nün geçmişte devlet kurumlarına, üniversitelere ve kritik noktalara sızma taktiği göz önüne alındığında, bu sahte diploma ağının, eski taktiklerin güncellenmiş hâli olduğu ihtimali güçleniyor.
Ortaya atılan iddialara göre, 40 vekilin diploması sahte mi? Eğer öyleyse, bu yalnızca hukuki bir sorun değil, doğrudan Türkiye’nin geleceğini tehdit eden bir siyasi krizdir. Zaten 8 sandalye boşken, böyle bir ifşa 40 sandalyenin daha boşalması demektir. Bu da tek bir gerçeğe işaret eder: erken seçim planı mı devreye girdi? Ve eğer öyleyse, kime hizmet ediyorsunuz? sorusunun yanıtı Türkiye’nin kaderini belirleyecektir.
Bu mesele, milliyetçi, solcu veya devrimci etiketlerinin çok ötesindedir; bu, ahlak ve karakter meselesidir. Kişinin gerçek değeri, üzerinde taşıdığı diplomada değil, sahip olduğu karakterde aranmalıdır. Çünkü milli irade kaç kâğıt parçasına emanet edilebilir ki? Tarih, hiçbir akademik unvanı olmayan ama milletine yön veren liderlerle doludur.
Eğer iddialar doğrulanırsa, bu sadece bir sahte diploma meselesi değil; milletin iradesine ipotek koyan, devletin omurgasını kemiren, haysiyet cellatlarının giriştiği en büyük ihanettir. Bu ihanetin failleri ister halkın temsilcisi maskesi taksın, ister millet sevdalısı rolüne bürünsün, günün sonunda sorulacak tek soru kalacaktır: hainler hangi maskeyle karşımızda?
Ve bilinsin ki, bu topraklarda milletin haysiyetini çiğneyen hiçbir hain, günü geldiğinde hak ettiği hesabı vermekten kurtulamayacaktır. Sahte diplomaların yırtıldığı gün, bu milletin alnındaki utanç lekesi de sonsuza dek silinecektir.