Aybüke Türk Haber "Habere Bozkutça Bakış"
Aziz DAĞTEKİN İnceledi, Araştırdı Yazdı
13 Haziran 2025’te ABD, İsrail’in İran’a başlattığı saldırılara destek vererek üç nükleer tesisi vurdu. Bu, 2016’dan bu yana ABD’nin bombaladığı 8. Müslüman ülke olan İran’ı da listeye ekledi. Bu listeye bir bakın: Afganistan, Pakistan, Yemen, Irak, Suriye, Libya, Somali ve şimdi İran.
Dikkat ettiniz mi?
Hepsi Müslüman.
Hiçbiri Avrupa’da değil.
Hiçbiri Hristiyan değil.
Hiçbiri Yahudi değil.
Hepsi İslam coğrafyasının tam ortasında.
Bu bir tesadüf olabilir mi?
Savaşın Adı: Demokrasi, Hedef: İslam
ABD’nin askeri operasyonlarını incelediğinizde, “terörle mücadele” ya da “insan hakları” gibi steril gerekçeler sunuluyor. Ancak gerçek çok daha çıplak ve rahatsız edici: Bu savaşların %90’ı Müslüman halklara karşı yürütüldü.
Batı’nın “medeniyet projesi”, Müslüman ülkelerde tank paletiyle ilerliyor.
“Demokrasi” denilerek şehirler yakılıyor.
“İnsan hakları” adına çocuklar bombalanıyor.
“Kadın hakları” diyerek milyonlarca kadın dul kalıyor.
Ve bu yalanları pazarlayan yapı; sadece emperyalist değil, aynı zamanda ideolojik olarak da Evangelist ve Siyonist köklere sahip.
Kullanışlı Coğrafya: Ortadoğu ve İslam Dünyası Neden Seçiliyor?
ABD neden Norveç’e demokrasi götürmüyor?
Neden Myanmar’daki Budist zulmüne müdahale etmiyor?
Neden Çin’in Doğu Türkistan’daki kamplarına sessiz?
Çünkü çıkar yok.
Çünkü “operasyonel maliyet” yüksek.
Çünkü Müslüman ülkeler yönetsel açıdan zayıf, politik olarak parçalanmış ve ekonomik olarak bağımlı.
Kısacası: kullanışlı aparatlar.
Ve bir başka gerçek: Küresel İslamofobi, bu operasyonları Batı halklarının gözünde meşrulaştırmak için mükemmel bir zemin sunuyor.
Asıl Hedef: Direniş ve Bağımsızlık
Suriye, Irak, Libya, Yemen… Bu ülkelerin ortak özelliği sadece Müslüman olmaları değil. Aynı zamanda ABD hegemonyasına direnen, yerli ve millî irade arayışı taşıyan, jeopolitik olarak kritik bölgelerde yer almaları.
Bu ülkeler ya enerji koridorlarının merkezinde…
Ya İsrail’in güvenlik çemberinde tehdit…
Ya da Çin-Rusya-İran eksenine yakın.
Bu yüzden vuruluyorlar.
Bu yüzden parçalanıyorlar.
Bu yüzden sürekli “istikrarsızlaştırılıyorlar”.
Kandırılmış Rejimler: İçeriden Çökertme
ABD çoğu zaman tankla gelmiyor. Bazen “parlamenter reform” adıyla, bazen “sivil toplum” fonlarıyla, bazen “sosyal medya devrimleriyle” geliyor.
Arap Baharı, Batı’nın İslam coğrafyasına karşı başlattığı en sofistike hibrit savaşlardan biriydi.
Sonuç ne oldu?
Tunus: Kaos.
Mısır: Darbe.
Libya: Çöküş.
Suriye: İç savaş.
Ve sonra yine “müdahale” adı altında ABD bombaları.
Yani önce kriz yaratılıyor, sonra “çözüm” bahanesiyle müdahale ediliyor.
Ya Batılı Ülkeler? Neden Onlara Dokunulmuyor?
Çünkü onlar “medeniyetin merkezinde”.
Çünkü onlar “bizden”.
Çünkü orada ölenin adı Ali değil, John.
Çünkü Batı için akan sadece Müslüman kanı meşrudur. Siyonist akıl, bu savaşları kutsal bir görev gibi görür. Evangelist zihniyet, bu katliamları “Tanrı’nın planı” olarak sunar.
Sonuç: Artık Uyanmalıyız
Müslüman ülkeler bu kadar kolay mı manipüle ediliyor?
Bu kadar ucuz mu coğrafyamız?
Bu kadar köksüz mü yönetimlerimiz?
Bu sorulara artık halklar cevap vermeli.
Artık “siyaset üstü” bir uyanışa ihtiyaç var.
Çünkü mesele sadece siyaset değil, varoluş meselesidir.
Çünkü hedef sadece Müslüman coğrafya değil, Müslüman kimliğidir.
