Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Yine yandı ormanlarımız. Yine alevler yükseldi gökyüzüne. Çocukluğumuzun geçtiği koylar, zeytin ağaçlarının gölgesinde edilen sohbetler, yazlık evlerin bahçesinde koşturan çocukların kahkahaları… Şimdi yerini duman, korku, gözyaşı ve öfkeye bıraktı. Çeşme yanıyor. Tıpkı dün Menderes’in, Seferihisar’ın yandığı gibi. Rüzgarla dans eden alevler, sadece kuru otları değil, bir milletin sinir uçlarını tutuşturdu, ciğerlerini yaktı..
Bu bir tesadüf mü? Her yıl aynı mevsimde, aynı senaryoyla, aynı korkularla kavrulmak zorunda mıyız? Ormanlarımızı, ciğerlerimizi, nefesimizi kim, neden hedef alıyor? Eskiden PKK yapıyor denirdi. Artık o yapının silah bıraktığı, dağıldığı söyleniyor. Peki bugün yanan bu ormanları kim, ne için ateşe veriyor?
Artık bu milletin aklıyla alay etmeyin. Bu halk aptal değil. İster adına ekolojik sabotaj deyin, ister küresel oyun, ister kentsel rant planı deyin… Bir gerçek var: birileri bu ülkenin yeşiline, doğasına, huzuruna savaş açmış durumda.
Bu yangınları çıkaranlar, eline silah alıp Mehmetçiğe kurşun sıkan alçaklardan farksızdır. Farklı yöntem, aynı amaç! Bunlar sahnede piyon, arkasında aynı karanlık odaklar. Ne yaptıklarını da, neye hizmet ettiklerini de çok iyi biliyoruz.
Amaçları açık. Korku salmak, yılgınlık yaratmak, bu millete diz çöktürmek! Sanıyorlar ki ateşle sindiririz, dumanla bastırırız, halkı birbirine düşürürüz…
Yanılıyorlar!
Biz bu oyunu çok gördük, çok bozduk. Ama artık yeter!
Bu saldırılar cevapsız kalmamalı.
Yanan her ağaç için, boşaltılan her ev için, sönen her umut için hesap sorulmalı.
Bu ülkenin ciğerlerini yakan eller, sadece yangın değil vatana ihanet suçundan yargılanmalı.
Ve bu milletin sabrını sınayanlar, bedelini en ağır şekilde ödemeli!
Bu kez unutmak yok. Bu kez affetmek yok. Bu kez seyirci kalmak yok.
Çünkü artık bu sadece bir doğa katliamı değil.
Bu, doğrudan millete açılmış bir savaş!
Bunu yapanlar yakalandığında, birkaç yıl cezaevinde yatıp çıkmakla kurtulmamalı. Bu eylemi gerçekleştiren, destekleyen ya da göz yuman kim varsa, vatana ihanet suçundan yargılanmalı. Ormanlarımızı yakan, bu milletin nefesini kesmeye çalışanlara artık çok net ve caydırıcı bir ceza verilmeli: idam.
Evet, idam! Çünkü bu sadece bir yangın değil. Bu sadece birkaç ağaç değil. Bu bir milletin geleceğine, doğasına, yaşam alanına kastetmek. Bu bir vatan hainliğidir. Bu, silahsız terördür. Ve biz, teröriste silahı da yakmayı da affetmeyiz.
Çeşme’de evlerini terk etmek zorunda kalan insanlar… Kendi imkanlarıyla yangına su taşıyan köylüler… Gözyaşları içinde hayvanlarını kurtarmaya çalışan çiftçiler… Sırtında hortumla, elinde kazmayla gece gündüz mücadele eden orman işçileri… Sizin acınız bizim acımızdır. Sizin öfkeniz bizim öfkemizdir.
Her kim bu ateşi yaktıysa, her kim bu milleti sınamaya kalktıysa bilsin ki, bu milletin sabrı tükenmiştir. Her yanan ağaçla, her yok olan ormanla birlikte halkın vicdanında biriken öfke, artık karşılığını bulmalıdır.
Bu ülke bir karış toprağını bile sahipsiz bırakmaz! Ve unutmayın! Türk milleti ormanını yakanı da, vatanına kast edeni de affetmez.
Yangınlar bir gün mutlaka sönecek. Alevlerin yerine küller kalacak, dumanlar çekilecek, sessizlik çökecek. Ama biz susmamalıyız. Unutursak tekrar eder. Affedersek cesaret bulurlar. Sadece söndürmekle yetinirsek, bir sonraki kıvılcımda çok daha fazlasını kaybederiz.
Bu defter kapanmamalı. Bu yangınların hesabı sorulmalı. Bu alçak planın arkasındaki taşeronlar, finansörler, yönlendiriciler, sözcüler ortaya çıkarılmalı. Herkes şunu bilmeli! Ormanları yakan ellerle, bu milletin askerine kurşun sıkan parmaklar aynıdır. Aynı aklın, aynı amacın, aynı düşmanlığın ürünüdür.
Ve şimdi, millet olarak görev bizdedir. Sadece devletten beklemek değil, her bir vatandaş olarak dik durmak zamanıdır. Bu bir çağrıdır:
Gördüğünüz en ufak şüpheli hareketi bildirin. Kırsalda, ormanlık alanda, tatil beldelerinde, yazlık bölgelerde tanımadığınız kişiler, olağandışı davranışlar, gece yarısı hareketlilik… Hepsi potansiyel sabotajdır.
Güvenlik güçleriyle iletişimi hiç tereddüt etmeden kurun. Şüphelendiğiniz her detay, bir felaketin önüne geçebilir.
Belediyeler, sivil toplum kuruluşları, mahalle muhtarları; herkes teyakkuzda olmalı. Bu, hepimizin savaşı.
Bu sadece bir yangın değil. Bu, bir işgal biçimi. Bu, toprağı yakan değil; halkı, huzuru, geleceği hedef alan kirli bir savaştır. Bu, Türk milletinin yüreğine bırakılan bir kor, bir mesaj, bir tehdittir.
Ama bilsinler. Biz tehditlerle diz çökmeyiz.
O yüzden şimdi, söndürmek yetmez. Takip edeceğiz. Unutmayacağız. Affetmeyeceğiz.
Çünkü bu yangın, bizim ciğerimizden çok daha fazlasını yakmaya çalıştı. Birliğimizi, dirliğimizi, onurumuzu hedef aldı.
Ve buradan açıkça ilan ediyoruz!
Ormanlarımızı yakanlar, vatanımıza kast edenle aynı kefededir. Ve bu millet, düşmanını unutmaz.
Biz sustukça tekrar edecekler. Ama artık susmayacağız. Bu yangınların küllerinden bir ihanetin yüzünü deşifre edeceğiz.
Bu bir ihbardır. Bu bir çağrıdır. Bu bir uyanıştır.