Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Cumhuriyet Halk Partisi bu gün bir dava ile değil, tarihinin en büyük kırılma anlarından biriyle yüzleşecek. Mahkeme salonlarında verilen kararlar bazen sadece hukukla ilgili olmaz. Bazen o salonlarda bir partinin kaderi, bir ülkenin muhalefet umudu, bir neslin siyasal inancı yargılanır. CHP tam olarak böyle bir eşikte.
Özgür Özel, Her karara hazırız diyor. Ama kimse sormuyor: Hazır olunmayan tek şey ne? Cevabı net: CHPnin ikiye bölünmesi.
Kulislerde artık fısıltı değil bağırarak konuşuluyor: Eğer mahkeme mevcut yönetimi düşürürse, mevcut kadro yeni bir partiyle yola devam edecek. Bu yeni oluşumun geçici liderliğini ise Ekrem İmamoğlu tahliye olana kadar Özgür Özelin üstleneceği dillendiriliyor. Ve bu da demektir ki: Cumhuriyet Halk Partisi ilk kez bu kadar ciddi biçimde bölünmenin eşiğinde
Bugüne kadar değişim diyerek umut pompalayanlar ile tecrübe diyerek geri dönmek isteyenler arasındaki soğuk savaş, yarın sıcak çatışmaya dönebilir. Bu saatten sonra mesele sadece bir koltuk, bir tabela, bir kurultay değil. Mesele, milyonlarca insanın geleceğe dair beslediği inanç.
İddialar ortada: Bazı belediyelerde yolsuzluk, rüşvet, ihale oyunları… CHPnin Türkiyede birinci parti olduğu bir yerel seçimin hemen sonrasında, partinin gündeminde başarı değil de kavga, dava, kurultay, kayyum ve bölünme var. Bu, sadece Özgür Özelin ya da Kemal Kılıçdaroğlunun krizi değil. Bu, CHPnin ruhsal ve siyasal çöküşünün alarm zili.
Ve en kötüsü de herkes susuyor olması. Kimi korkudan, kimi hesapçılıktan. Herkes pozisyonunu alıyor ama kimse CHPyi merkeze almıyor. Herkes kendi geleceği için mücadele ediyor ama partinin ortak geleceği için değil. Sanki herkes büyük bir yangının ortasında sadece kendi eşyasını kurtarma derdinde.
Bu saatten sonra yaşanacak her senaryo, CHPnin birliğini, bütünlüğünü daha da zedeleyecek. Kim ne kazanırsa kazansın, geriye paramparça bir güven duygusu kalacak. Çünkü halk bu kavgayı izliyor. Kendi sorunlarına çözüm beklerken, CHP içindeki güç savaşlarıyla meşgul olan bir yapıya nasıl güven duysun?
Ve en acısı şu! Eğer bu dava sonucunda CHP bölünürse, bu tarihsel sorumluluk ne yargıya ne de kulislere ait olacak. Bu vebal, partinin içindeki hesaplaşmayı ülkenin geleceğinin önüne koyan herkesin yakasında kalacak. Belki de Türkiye’nin bir daha asla toparlayamayacağı bir kırılma yaşanacak.
Kurultaylar geçer. Liderler değişir. Ama umut bir kez kırılırsa, bir daha geri gelmez.
Ve unutmayın!
Partiler tabelalardan ibaret değildir. Partiler, o tabelaların altında toplanan insanların hayalleriyle var olur.
O hayalleri yitirirseniz, geriye hiçbir şey kalmaz.