Davut Koridoru Mezara, Anadolu Hain Avına!

Aziz DAĞTEKİN Yazdı


İsrail’in bölgesel stratejileri artık sadece Filistin’in değil, tüm bölge ülkelerinin güvenliğini doğrudan tehdit eden, açık ve sistematik bir yayılmacılığın adıdır. 1967’den bu yana 400 kilometrekarelik Suriye toprağını gasp ederek üzerine 10 askeri üs inşa eden İsrail, hukuku, uluslararası barışı ve insanlık vicdanını ayaklar altına almış; Ortadoğu’nun en agresif ve kanlı aktörüne dönüşmüştür. Bugün ise yeni hedefi, Davut Koridoru adı altında Anadolu’ya dayanmak, Türkiye’yi kuşatmak ve bölgeyi kalıcı şekilde dizayn etmektir.

Suriye’nin güneyinde Dürzi aşiretleri üzerinden çıkarılan çatışmalar, kuzeyde YPG/PYD terör yapılanmasına verilen doğrudan destek ve Şam yönetimine karşı sürdürülen sistematik yıpratma faaliyetleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, bu projenin tek merkezden yönetildiği gerçeği tüm açıklığıyla ortadadır. İsrail, sadece askeri operasyonlarla değil; diplomatik manipülasyon, medya oyunları ve içerideki aparatları aracılığıyla da Ortadoğu’daki dengeleri sabote etmektedir.

PYD/YPG gibi terör uzantılarına meşruiyet kazandırmak için demokratik özerklik maskesi takmak, aslında Türkiye’nin güneyinde bir terör devleti kurma planının parçasıdır. Şam ile 10 Mart 2025’te imzalanan mutabakat zaptına rağmen PYD/YPG’nin uygulamadan kaçınması, İsrail güdümlü bu projenin bir gereğidir. Silah bırakma çağrısına kulak tıkayan, Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden bu yapının bölgesel bir orduya dönüştürülmesi hedeflenmektedir.

Bugün terörsüz bir Türkiye idealinden söz edebilmek için yalnızca içeride değil, dış cephede de net, kararlı ve caydırıcı bir duruş gereklidir. Çünkü bu artık sadece bir iç güvenlik meselesi değil; Türkiye’nin beka meselesidir.

TÜRK DEVLETİ ARTIK DİPLOMATİK SABRIN SON NOKTASINDADIR

Artık bu süreç sadece siyasi, insani ya da diplomatik yaklaşımlarla yürütülemez hale gelmiştir. Türkiye’nin güvenliği, sadece sınırlarının içinden değil; Halep’ten, Süveyda’dan, Deyrizor’dan ve Kamışlı’dan başlamak zorundadır. 11 Temmuz’da PKK’nın silah bırakmasıyla yeni bir evreye girilmişken, dışarıdan yönlendirilen yeni kaos planları Türkiye’ye açık bir meydan okumadır.

Bu noktada Türkiye Cumhuriyeti’nin kararlılığı yalnızca açıklamalarla değil, sahadaki refleksleriyle de ortaya konmalıdır. Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda terör koridorları inşa eden, demografiyi değiştiren, etnik ve mezhepsel çatışmaları kışkırtan unsurlara karşı kapsamlı bir askeri harekâtın kaçınılmaz olduğu ortadadır.

Bu harekât, yalnızca sınır güvenliği açısından değil; Türk milletinin geleceğini tehdit eden bu çok katmanlı plana karşı bir istikbal savunması olacaktır. Terörsüz Türkiye hedefi, içeride başlatılan demokratik hamlelerle ne kadar meşruysa, dışarıda sınır ötesi tehditlere karşı atılacak adımlarla da o denli zorunlu ve haklıdır.

İSRAİL’İN DAVUT KORİDORU, EMPERYALİZMİN YENİ SİNSİ TUZAĞI

Davut Koridoru projesi, yalnızca Suriye’nin değil; Irak, Lübnan, Ürdün ve nihayetinde Türkiye’nin güvenliğini hedef almaktadır. Bu koridor, İsrail’in Ortadoğu’yu parçalara ayırma ve her parçada kendine bağlı kukla yapılar kurma hayalinin son halkasıdır. Anadolu’nun kapısına dayanmak isteyen bu senaryo; terör örgütleriyle, silahlı milislerle, mezhebi ayrışmalarla ve kültürel yozlaşmalarla ilerlemektedir.

İsrail’in bu projesinde yalnız olmadığını görmekteyiz. ABD ve İngiltere gibi küresel güçlerin verdiği açık destek, bölgede kontrollü kaos politikasının sürdürüldüğünün kanıtıdır. Birleşmiş Milletler’in sessizliği ise bu saldırganlığın zımni onay makamına dönüştüğünü göstermektedir.

Ancak Türkiye bu oyunu bozacak kudrete, tarihi misyona ve jeopolitik sorumluluğa sahiptir. İsrail’i pişman edecek olan, bu topraklarda bin yıldır hüküm süren Türk milletinin sabrı değil; devlet aklı ve askeri kudretidir. Türkiye, emperyalizme karşı yalnızca kendi sınırlarını değil, bölgedeki tüm mazlum milletlerin haysiyetini de savunmaktadır.

MİLLİ BİRLİK VE TERÖRSÜZ GELECEK İÇİN YENİ SEFERBERLİK BAŞLAMALIDIR

Milliyetçi Hareket Partisi’nin öncülüğünde başlatılan Terörsüz Türkiye için Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları süreci, yalnızca siyasal bir hamle değil; yeni yüzyıl vizyonunun temelidir. Bu süreç, içeride milli mutabakatı, dışarıda ise caydırıcı gücü artıracaktır.

Bu çerçevede, halkımıza, gençlerimize ve gelecek nesillere terörsüz bir ülke bırakma ideali; sadece hükümetlerin değil, tüm devlet mekanizmasının ortak görevidir. Zira bu mücadele; sadece bir örgüte değil, ona akıl veren, onu besleyen ve yöneten küresel mekanizmaya karşıdır.

Bugün mesele Kürt-Türk ayrımı değil; mazlum milletler ile emperyal odaklar arasındaki kader savaşıdır. Yarın çok geç olabilir. Türkiye’nin diplomasiyle birlikte askeri caydırıcılığını da devreye sokması, sadece sınırları değil; medeniyetini, onurunu ve geleceğini koruması açısından artık kaçınılmaz bir zarurettir.

Türkiye, yalnız değildir. Türk milleti uyanıktır. Ve bu coğrafyada kalıcı barış, ancak ve ancak terörün kökü kazınarak, işgalciler defedilerek, hain planlar bertaraf edilerek mümkündür.

Davut Koridoru ezilecek, Anadolu’ya uzanan her hain el kırılacak, bölgeye fitne sokmak isteyenler bozguna uğrayacaktır. Türkiye, birliğine ve bekasına kasteden hiçbir senaryoya müsamaha göstermeyecek; içeriden ya da dışarıdan fark etmeksizin her ihanet odağını demir yumrukla ezecektir.

Bu topraklara harita çizenin haritası yakılır. Türk milletine istikamet göstermeye kalkanın istikameti şaşar.

Şunu herkes bilmelidir: Türkiye, ne teslim olur ne de tereddüt eder. Gerektiğinde diplomasiyle konuşur, zamanı geldiğinde toprağı titretir, göğü inletir. Türk ordusu gerektiğinde doğrudan sahaya iner, bu haydut projeleri yerle yeksan eder.

Türk milleti; hain planlara karşı bir kaya, işgal hesaplarına karşı bir sel, teröre karşı bir ordudur.

Dostluk elimiz barış içindir; ama düşmana karşı pençemiz de hazırdır. Türk milleti, Türk devleti ve Türk ordusu; yedi düvele karşı koyacak iman, irade ve kudrete sahiptir.

Davut Koridoru’nu da, onun taşeronlarını da tarihin çöplüğüne süpürecek güç; bu millettedir, bu devlettedir. Unutmayın: Anadolu ne Sevr’e boyun eğdi, ne Sykes-Picot’a; şimdi de “BOP haritalarına” mezar olacaktır.

 

YÖNETİCİ Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Kamu İşçisinde Emek Cephesinde Bekleyiş Sürüyor!

600 bin kamu işçisi, toplu sözleşme sürecinde hükümetin sunacağı üçüncü zam teklifini bekliyor. Bu kapsamda …

Bir yanıt yazın