Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Zamanın ruhunu koklayan siyasetçiler her dönemde olmuştur. Ama bazıları, sadece koklamakla yetinmeyip, o rüzgarın yönüne doğru savrulmayı da meziyet sayar. Bülent Arınç’ın son yıllardaki siyasi çizgisi, tam da bu savrulmanın net bir yansıması.
Bir zamanlar muhafazakar kesimin akil adamı olarak anılıyordu. Dengeyi temsil eden, makulün sesi olan bir isimdi. Bugün ise ardında bıraktığı siyasi izler; çizgisiz, zikzaklarla dolu ve tutarsız bir portre ortaya koyuyor. Arınç’ın sergilediği siyasi tutum, herkesi memnun etmeye çalışan ama aslında kimseye güven telkin etmeyen bir figür yarattı.
DÜN NEREDEYDİ, BUGÜN NEREDE?
Bir zamanlar başörtüsü özgürlüğü için en önde yürüyen Arınç, bugün o yasağın mimarlarıyla aynı masada oturabiliyor. Düne kadar vesayete karşı çıkan o net duruşun yerini, bugün kamuoyunu idare eden muğlak cümleler aldı. Otoriterliğe karşı olduğunu söylediği dönemlerde, otoriter yapılarla nasıl yan yana düştüğü hala hafızalarda. Herkesi ziyaret ediyorum diyerek savunduğu pozisyonlar, geçmişte kimi mazlumlara tek bir selam bile göndermemesiyle çelişiyor.
Hatırlayalım!
Sivas davasında yıllardır içeride olan insanlar için tek bir açıklaması bile yoktu. Ama servetiyle gündeme gelen bir belediye başkanını ziyaret ederken gösterdiği hassasiyet, şaşırtıcı değil mi?
FETÖ, VESAYET, MEDYA VE SİYASET MÜHENDİSLİĞİ
Arınç’ın FETÖ ile ilişkisi iddiaları da bu belirsizliğin bir başka yüzü. 17-25 Aralık sonrasında birçok siyasetçi net bir pozisyon alırken, Arınç gri bölgede kalmayı tercih etti. 2004’te MGK kararlarına imza atanlardan biri olmasına rağmen, FETÖ ile mücadele sürecinde hep mesafeli, hatta anlayışlı bir görüntü verdi.
İktidarda olduğu yıllarda, sadece kendi siyasi kariyerini değil, oğlunun geleceğini de şekillendirmek adına kulislerde epeyce çaba harcadığı da konuşulanlar arasında. Özellikle 2018 seçimlerinde bu konunun sıkça gündeme gelmesi, onun ben koltuk peşinde değilim çıkışlarını gölgede bırakıyor.
HERKESLE İYİ GEÇİNMEK Mİ, İLKELİ SİYASET Mİ?
Bugün farklı siyasi yelpazelerden sempati toplamaya çalışan Arınç, aslında ilkelerden çok imajla ilgileniyor. Düne kadar eleştirdiği yapıların medyasında manşet olması, geçmişte aynı medya linçine uğramış kesimlerle dayanışma göstermemiş olmasıyla birleşince, manzara daha da netleşiyor.
Kimileri bunu politik esneklik olarak nitelese de, aslında bu esneklik bir siyasi omurga eksikliğine işaret ediyor. Siyaset herkesin gönlünü hoş tutma sanatı değildir. Siyaset, bazen yalnız kalarak da olsa doğruyu savunabilme cesaretidir.
İLKESİZLİK SADECE KİŞİSEL BİR MESELE DEĞİL
Bülent Arınç artık tarafsız bir akil değil. O, pusulasını kaybetmiş bir hafıza, yönünü şaşırmış bir geçmişin temsilcisi. Bugün popüler olan neyse onu söyleyen bir siyasetçinin, ne bugünün sorunlarına çözüm üretmesi mümkündür, ne de yarının siyasetini şekillendirmesi.
Zaman, her kesimi kucaklıyorum demenin değil, neyi savunduğunu açıkça ortaya koymanın zamanı. Ve üzülerek söylemek gerekir ki, Arınç bu sınavdan geçememiştir.