Aziz Dağtekin Yazdı
Türkiye Cumhuriyeti devleti, terörle mücadelede tarihinin en kararlı ve en güçlü döneminden geçmektedir. Artık Türkiye, terörle pazarlık yapan, eli silahlı yapılara müsamaha gösteren bir ülke değildir. Bugün gelinen noktada, sadece PKK’nın silah bırakması değil, bu terör örgütünün ve onun tüm uzantılarının kayıtsız şartsız tamamen feshedilmesi bir zorunluluktur.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yaptığı açıklamalar, devletin bu konuda ne kadar net, kararlı ve tavizsiz olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. PKK’nın silah bırakması, yıllar süren mücadele sonucunda elde edilen askeri, siyasi ve diplomatik başarının bir yansımasıdır. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Terör örgütünün yalnızca silah bırakması, asıl hedef olan kalıcı güvenlik ve istikrar için yetersizdir. Türkiye, sadece silahların sustuğu bir ortam değil, terörü doğuran ve besleyen bütün karanlık yapıların ortadan kaldırıldığı bir düzenin inşasını hedeflemektedir.
Bugün, PKK’nın Türkiye sınırları içinde tek bir metrekareyi dahi kontrol edememesi, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın ne denli başarılı ve etkin bir mücadele yürüttüğünün açık göstergesidir. Terör örgütüne nefes aldırılmamakta, nerede saklanırsa saklansın bulunup etkisiz hale getirilmektedir. Türkiye, Suriye ve Irak’ta adım adım istikrarı sağlamaktadır. Özellikle Irak’ta artan güvenlik, bu politikanın doğrudan bir sonucudur.
Bu noktada açık ve net olalım: Türkiye Cumhuriyeti devleti, hiçbir terör örgütüyle pazarlık yapmaz. Terör örgütleriyle masaya oturmaz, şantajla yönlendirilmez, tehdide boyun eğmez. PKK ya da onun Suriye’deki uzantıları YPG/PYD, ya da Irak’taki türevleri hepsi Türkiye için birer hedef haline gelmiştir. Bu yapılar yalnızca Türk milletine değil, bölge halklarına da zarar veren kirli yapılardır. Meşruiyeti olmayan bu yapılar ortadan kaldırılmadan bölgede gerçek barış tesis edilemez.
Suriye’de kurulmak istenen terör koridoru nasıl ki Türkiye’nin kararlı duruşuyla engellendiyse, bundan sonraki süreçte de benzer senaryolara asla geçit verilmeyecektir. İsrail’in ve diğer bazı aktörlerin, PKK gibi terör yapıları üzerinden Türkiye’yi zayıflatma çabaları da boşa çıkmaya mahkûmdur. Türkiye, bu oyunların farkındadır ve her birine karşı hazırlıklıdır.
Türkiye, artık yalnızca kendi güvenliğini değil, aynı zamanda bölgesel istikrarı da gözeten bir strateji izlemektedir. Bu çerçevede, PKK ve onun türevlerinin yalnızca silah bırakması değil, varlıklarını tamamen ortadan kaldırması kaçınılmazdır. Aksi takdirde bu sözde süreçler, yalnızca zaman kazanmaya yönelik bir oyalama taktiği olarak değerlendirilir ve gerekli adımlar tereddütsüz bir şekilde atılır.
Bu vesileyle altını kalın harflerle çizmek gerekir:
PKK ve tüm illegal yapılar, kendilerini kayıtsız şartsız feshetmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu örgütleri kökünden kazıyacak güçte, kudrette ve iradededir.
Teröre, bölücülüğe ve ihanet odaklarına asla merhamet gösterilmeyecektir.
Bu bir tercih değil, bir mecburiyettir. Artık karanlık yapılara, illegal ağlara, eli silahlı örgütlere yer yok. Türkiye Cumhuriyeti devleti; güçlü, şeffaf, hesap verebilir bir gelecek inşa etmek için bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürecektir.