Rüşveti Ver, Suçu Yönlendir

Aziz Dağtekin Yazdı

Beşiktaş’ta sokaklar pislik içinde. Gerçek anlamda, mecaz değil. Çöp dağları Everest’e rakip olmuş durumda. Burnuna gelen koku mu? Evet, demokrasi kokusu değil, kokuşmuş siyasetin çöp kokusu. Ama bu kokuya bile muhalefetin kurduğu “algı yönetim sistemi” bir kılıf bulmuş durumda.

Çöpler toplanmıyor. Belediyede maaşlar yatmıyor. Temizlik işçileri ya greve gitti ya da onlara “kamusal görünmezlik pelerini” verildi. Vatandaş sokakta elinde telefonuyla “Bu çöp ne zaman kalkacak?” diye soruyor. CHP’nin cevabı hazır; “Bunlar hep Cumhur İttifakı yüzünden.”

CHP ne zaman bir yerde başarısız olsa, aynaya değil, dürbüne bakıyor. Ekrem İmamoğlu yönetemiyor mu? Suçlu, Cumhur İttifakı. Beşiktaş’ta maaş ödenmiyor mu? Suçlu, Erdoğan’ın tek adam rejimi. Balya balya para görüntülerini CHP’liler mi servis etti? Evet ama… suçlu yine AK Parti ve cumhuriyet savcıları! Çünkü CHP’liler sadece belgeleri verir, yargı iktidarın elindeyse sonuçtan muhalefet sorumlu olamaz(!)

İşin güzel tarafı ne biliyor musunuz? Bu işte hem fail, hem mağdur, hem de yorumcu olarak tek bir taraf var.  O da her durumda CHP. Onlar hem çorba içerken kamerayı bantlayabiliyorlar, hem de milletin gözünü… Hatta işi ileri götürüp beyinlere kadar ulaşabiliyorlar. Algının şırıngasını takmışlar bir kere.

İçeride örgütlü rüşvet çarkı mı var? “Biz o süreci savcılığa verdik.” Ee rüşvet alan kim? “AK Parti yargısı niye hâlâ gereğini yapmadı?” Yani CHP’li yakalanınca da suçlu yine karşı taraf. Bunlar gerçekten kedi gibi: Hem malı götürüyorlar, hem de sokakta bağırıyorlar “Beni düdüklüyorlar!” diye.

Ve bu koku… Beşiktaş’taki çöp değil sadece. Bu, kokuşmuş çöplüklere malzeme olmuş siyaset kokusudur. Gerçeklerin değil, algıların kokusu. Kameraya bandı çekip halka ekranı kilitleyenler, şimdi vatandaşın burun direğini kıran kokuya kulak tıkıyor. Çünkü onların kulakları sadece seçim sandığı açıldığında duymaya programlı.

Sonuç itibariyle; Beşiktaş sokaklarında biriken sadece çöp değil; bir sistemin çöküşü, bir yönetim anlayışının iflası, bir zihniyetin gerçek yüzü de o pisliğin arasında kaybolmuş durumda. “Beşiktaş’ta Demokrasi Değil, Çöp Kokusu” hâkimse, burada artık bir yerel yönetim başarısızlığı değil, algı ile gerçeğin savaşında gerçeğin cenazesi söz konusudur.

“CHP’nin Görünmezlik Pelerini” ile belediye işçileri ortadan kaybolurken, “Algı Var, Temizlik Yok” sözleri her köşe başında yankılanıyor. Ve elbette “Çöp Dağları, Suçlu Başkası” mottosuyla, kendi sorumluluklarını daima başkalarının sırtına yükleyen bir siyasi refleks devreye giriyor.

Bu sadece “Kameraya Bant, Halka Algı” meselesi değil; artık gerçeklerin üzeri bantla değil, çöple örtülüyor. “Kokunun Rengi CHP” ise, koku sadece çürüyen çöpten değil, çürüyen siyasi ahlaktan geliyor. “Çorbayı İç, Kamerayı Kapat” taktiğiyle önce perde arkası oyunlar sahneleniyor, sonra “Fail de Onlar, Yorumcu da” anlayışıyla hem suç işleniyor hem mağdur rolü oynanıyor. “Rüşveti Ver, Suçu Yönlendir” stratejisi ise bu döngünün tuzu biberi.

Ve nihayetinde geldiğimiz yer şu: Siyaset değil, pislik yönetiliyor. Algılarla örülü bir dünyanın ortasında, gerçeğin üzerine çekilen siyah bant artık kokuyu gizleyemiyor. Çünkü çöp, kokar. Pislik, yayılır. Yalan, bir yere kadar taşınır. Ama Beşiktaş’ta yükselen o koku artık sadece çöp değil; bu, kokuşmuş siyasetin pis kokusudur.