Sokak Değil, Vicdan Meydanı

Aziz Dağtekin Yazdı

Bir zamanlar emekçinin sesi olan 1 Mayıs, artık ne yazık ki eli molotoflu, maskeli, pankartlı sokak militanlarının şov günü haline geldi. Kutlamaların yerini kalkışmalar, dayanışmanın yerini provokasyonlar aldı. Bu tarihsel gün, devrimci proleterya söylemleriyle ortaya çıkan ama gerçekte terör örgütlerinin arka bahçesine dönüşen bir sokak tiyatrosuna sahne oluyor.

Son yıllarda özellikle İstanbul’da yaşanan görüntüler, Türkiye’de 1 Mayıs’ın artık “emek”le değil; illegal örgütlerle, barikatlarla ve terörize edilmiş gösterilerle anıldığını ortaya koyuyor. Kendilerini devrimci olarak tanımlayan ve DHKP-C, MLKP, TKP/ML gibi örgütlerin simgeleriyle meydanları işgal etmeye kalkan bu güruhlar, sadece kamusal alanı değil, işçinin onurunu da kirletiyor.

Bu noktada Türkiye’de muhalefetin en büyük partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin rolü ise artık “destekleyici” olmaktan çıkmış, açıkça “meşrulaştırıcı” bir boyuta ulaşmıştır. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere, partinin birçok yetkilisi, sokak şiddetine karşı bir duruş sergilemek yerine bu eylemleri “demokratik hak” kisvesiyle parlatma derdine düşmektedirler.

Taksim ısrarı, adeta Gezi sürecinin ikinci perdesini zorlama çabasıdır. Halbuki herkes biliyor ki mesele Taksim değil, mesele kaos yaratmak. Bu dayatmanın arkasında sadece ideolojik körlük değil, aynı zamanda sokakta iktidar devşirme hayali vardır. CHP’nin bazı milletvekillerinin illegal örgütlerin sembolleriyle yan yana durmaktan çekinmemesi, sadece siyasi değil, aynı zamanda ahlaki bir iflastır.

1 Mayıs’ı kaosa çevirmeye çalışan yapıların bir diğer destekçisi de dış kaynaklıdır. Batı’daki bazı fonlar ve sözde insan hakları kuruluşları, Türkiye’de kaos arzulayan bu yapıları yıllardır finanse etmektedir. Gezi olaylarında gördüğümüz senaryo tekrar sahnededir. Sokakta ajitasyon, medyada dezenformasyon, sosyal medyada kışkırtma.

Bu işin başını çeken grupların Marksist-leninist ideolojilerle Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine savaş açtığı açıktır. Bunlar ne işçiyi ne de demokrasiyi umursar; onların derdi devrim, onların amacı Türkiye’yi bölmek. PKK sempatizanlarıyla aynı sloganları atan, teröristlerle aynı kadrajda yer alan bu grupların, Türkiye’de emek bayramını provoke etmesine artık izin verilmemelidir.

CHP başta olmak üzere muhalefet, bu sokak terörüne karşı sessiz kaldıkça, toplumun vicdanında kirli bir ortaklık görüntüsü vermektedir. Daha da vahimi, bazı muhalefet mensuplarının bu şiddeti alkışlarcasına sahiplenmesidir. CHP, marjinal sol örgütlerin siyasi ayağı gibi davranmakla, kendi seçmenine bile ihanet etmektedir.

Demokrasi, şiddetin kılıfı değildir. Barışçıl gösteri hakkı, polise taş atma, esnafın camını kırma, yolları işgal etme hakkı değildir. Artık “1 Mayıs’ı kutluyoruz” bahanesiyle sokakları yakıp yıkanlara karşı net bir duruş gösterme vakti gelmiştir.

Türkiye’nin ihtiyacı, gerçek emekçilerin, alın teriyle geçinenlerin hakkını savunan, teröre mesafe koyan, şiddetle arasına kalın çizgiler çeken bir muhalefettir. Ne yazık ki bugün bu özellikler, CHP ve onun yörüngesindeki diğer muhalif yapılar tarafından taşınmamaktadır. 1 Mayıs’ı kaosa çevirmek isteyen bu yapılar, aslında Türkiye’nin huzuruna kastetmektedir.

Bugün 1 Mayıs, sadece bir bayram değil, aynı zamanda bir turnusol kâğıdıdır. Kim Türkiye’nin yanında, kim dış güçlerin taşeronu; kim emeğin yanında, kim terörün gölgesinde… Herkesin pozisyonu nettir. Bu millet artık maskeleri görmekte ve unutmayacaktır.

Bugün 1 Mayıs, sadece bir bayram değil, aynı zamanda bir turnusol kâğıdıdır. Kim Türkiye’nin yanında, kim dış güçlerin taşeronu; kim emeğin yanında, kim terörün gölgesinde… Herkesin pozisyonu nettir. Bu millet artık maskeleri görmekte ve unutmayacaktır.

Ancak şimdi, 85 milyonu tek yürek olmaya, ortak vicdanda buluşmaya çağırıyoruz. Sağcısı, solcusu, işçisi, memuru, köylüsü, genci, yaşlısı… Bu vatan hepimizin. Huzuru da, birliği de, bayrağı da ortak değerimiz. Şiddete, provokasyona, sokak terörüne karşı durmak sadece bir güvenlik meselesi değil, aynı zamanda milli bir duruştur. Artık Türkiye’nin ötekileştirmeye, kutuplaşmaya değil; birlik olmaya, el ele vererek geleceğe yürümeye ihtiyacı var.

Gelin, emekçinin alın terine sahip çıkalım; ama bu kutsal değeri istismar edenlere de birlikte “dur” diyelim. Hiç kimsenin sokakları savaş alanına çevirmesine, milletin huzurunu dinamitlemesine izin vermeyelim. Gerçek emekçilerin, vatanını sevenlerin, demokrasiden yana olanların sesi bu ülkenin gerçek sesidir. Bu sesi hep birlikte yükseltme zamanı gelmiştir. Çünkü biz 85 milyon, biriz. Ve birlikte Türkiye’yiz.

YÖNETİCİ Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Harcamada frene basıldı, bütçe disiplini ön planda

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye ekonomisinin son durumunu aktardığı açıklamalarında Hazine Maliye Bakanlığının gerçekten …

Bir yanıt yazın