Suskunluk Zilleti, Direniş Ümmeti!

Aziz Dağtekin Yazdı

Gazze’de açlık, susuzluk, ölüm ve acı hüküm sürerken, dünya sessiz. Öyle bir sessizlik ki, yerinden edilen bebeklerin çığlıkları bile kıramıyor bu utanç duvarını. Birleşmiş Milletler verilerine göre Gazze’de evlerin yüzde 92’si ya yerle bir oldu ya da ağır hasar aldı. Kiliseler, camiler, okullar, hastaneler savaş hukukunun dokunulmaz ilan ettiği yapılar bile bilinçli bir şekilde hedef alındı. Ve tüm bu görüntüler karşısında “medeniyet” diye övünülen Batı başkentlerinde tek bir adım atılmadı tek bir kınama dahi gelmedi.

En son görüntüde ise, insanlığın tüm sınırları aşıldı! İsrail askerleri doğacak bebeklerinin cinsiyetini kutlamak için bir Gazze yerleşim bölgesini bombalıyor, mavi dumanlar yükselirken kahkahalar atılıyor. Bu artık sadece bir askeri operasyon değil, bir milletin aşağılanması, bir halkın ruhunun parçalanmasıdır.

Bu noktada asıl suçlu sadece tetiği çeken parmak değildir. Asıl suç; olanı gören ama görmezden gelen, duyduğu çığlığı duymayan ve zalimin sofrasında suskunluğu satın alan dünya sistemindedir. Özellikle ABD’nin koşulsuz desteğiyle cesaret bulan İsrail, Gazze’deki her saldırısıyla yalnızca Filistinlileri değil, insanlığın vicdanını da bombalamaktadır.

Peki, İslam Dünyası nerede?

Müslüman coğrafyalar ne yazık ki parçalanmış, kendi iç kavgalarıyla meşgul, çıkarları uğruna ümmeti unutmuş durumda. Gazze yanarken, bazı başkentler yalnızca “derin üzüntü” bildirmekle yetiniyor. Oysa bu sessizlik, sadece korkaklık değil; aynı zamanda bir insanlık suçuna ortaklıktır.

Bugün mazlumların tek umudu, adaletin ve merhametin bayraktarı olan Türkiye’dir. Çünkü tarih bize göstermiştir ki, Osmanlı ne zaman ayağa kalksa, zulüm yerle bir olur. Bugün yeniden Osmanlı’nın dirilişine, o adaletli, hak gözeten, ama gerektiğinde demir yumruğunu masaya vuran ruhun yeniden dirilişine muhtacız.

Dünya yeniden huzur bulacaksa, bu Osmanlı ruhunun küllerinden doğmasıyla mümkün olacaktır.

Bu çağrı sadece Türkiye’ye değil, ümmetin tüm fertlerinedir. Artık bu dağınıklığa, bu sessizliğe, bu zillete son verilmeli. İslam Alemi birleşmeli, tek yürek olmalı, zulme karşı tek bir ses gibi yükselmelidir. Bugün susarsak, yarın için sesimiz kalmayacak.

…Ve ey medeni geçinen dünya!

Siz Gazze’de ölen çocukları görmezden geldikçe, tarihin kara sayfalarında yeriniz şimdiden hazır. Çünkü siz, sadece susmadınız; siz susarak insanlık suçu işlediniz.

Zulüm ne kadar büyük olursa olsun, direniş ruhu daha büyük olmalıdır. Gazze, sadece bir şehir değil; bir sınavdır. İnsanlığın, vicdanın, kardeşliğin sınavıdır. Bu sınavdan alnımızın akıyla çıkmak için bugün ayağa kalkma, ses olma, birlik olma zamanıdır. Ve o zaman, zulümle abad olunamayacağını tüm dünyaya göstermek zamanıdır.

Sonuç itibariyle Gazze yanıyor, ümmet uyuyor!

Gazze…
Bir şehir değil artık; suskunluğun haykırdığı, çaresizliğin gözyaşına dönüştüğü, mazlumun Allah’a sığındığı bir yerdir. Her taşın altında bir çocuk hayali, her yıkıntının altında bir annenin feryadı var. Gökyüzüne yükselen sadece duman değil; göğe yükselen dualar, sabırla yoğrulmuş umutlar var.

Ve biz…
Biz bu acının neresindeyiz?
Sadece izlemekle yetiniyorsak, Gazze’de ölen her çocukta bizim de suskunluğumuzun izi yok mu? Her yıkılan evde, her yetim kalan çocukta, her toprağa düşen canda bizim de payımız yok mu?

Ey İslam Alemi!
Uyan artık!
Mazlumun sessiz çığlığına karşı sağır, aç ve susuz kalanlara karşı dilsiz, yıkılan mabedlere karşı kör olma! Bu zillet hepimizin kalbine kazınmış bir utançtır. Suskunluğun kıyameti sessizce gelmektedir. Gazze sadece Gazze değildir; Gazze, ümmetin kalbidir, direnişin adıdır, İslam’ın onur sınavıdır.

Artık silkelenme vaktidir.
Artık “Ben ne yapabilirim?” demek değil, “Ben ne zaman ayağa kalkacağım?” demenin vaktidir.
Küfür cephesi tek vücut olmuşken, parçalanmış bir ümmetle zilletin sonsuz kuyusunda kaybolamayız.
Birlik olmadan diriliş olmaz. Diriliş olmadan adalet doğmaz. Adalet olmadan Allah’ın rızası kazanılmaz.

…Ve işte bu yüzden…
Osmanlı sadece bir devlet değil, bir ruh, bir adalet mührüydü. O ruh bugün yeniden doğmalı. Gazze’nin yıkık sokaklarında, Halep’in harabelerinde, Kudüs’ün suskun taşlarında o ruh yeniden dirilmeli. Mazlumun hamisi, zalimin korkusu, ümmetin vicdanı olan o adalet sancağı yeniden yükselmelidir.

Ey Türkiye!
Sen bu ümmetin son kalesisin. Mazlumun sığınağı, suskunların sesi, yetimlerin duasısın. Yalnızca kendi çocukların için değil, bombalar altında doğan tüm bebekler için ayağa kalk. Çünkü onların adını tarih değil, senin duruşun yazacak.

Ey Ümmet!
Artık susma!
Gazze için konuş!
Kudüs için birleş!
Yetim için dua etme, yetimi koru!
…Ve unutma!
Zulme karşı susan, zalimin ortağıdır.
Ama mazluma omuz veren, Allah’ın yardımına en yakındır.

Gazze, sadece acı değil; yeniden dirilişin toprağıdır.
Ve biz, Osmanlı’nın torunları, o dirilişin neferleriyiz.

YÖNETİCİ Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Suriye Gerilimi: Netanyahu, Trump’ın Erdoğan’a Güveninden Rahatsız

İsrail medyasına yansıyan haberlere göre, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump ile Türkiye Cumhurbaşkanı …

Bir yanıt yazın