Tarihe Düşen Bir Not, Sürre Alayları

Tarihe Düşen Bir Not: Sürre Alayları

Osmanlı Devleti’nin adalet ve merhamet anlayışı, yalnız kendi tebaasıyla sınırlı kalmamış; İslâm beldelerinin mukaddes merkezlerine uzanan köklü bir hayır geleneği hâline gelmiştir. Bu geleneğin en mühim tezahürlerinden biri, asırlar boyunca devam eden Sürre Alaylarıdır.

Çelebi Sultan Mehmed Hân, hayır işlerine gönül vermiş, yardımlaşmayı ve muhtaçların korunmasını devlet anlayışının temeline yerleştirmiş bir pâdişahtı. Mekke ve Medine fukarasına düzenli olarak para gönderen ilk Osmanlı hükümdarı olarak tarihe geçti. Aşıkpaşazâde Tarihi’nde kaydedildiğine göre, “sürre” adı verilen bu ilk yardım parası, deniz yoluyla Kemâl Reis tarafından mukaddes topraklara ulaştırılmış ve İskenderiye Beyi’ne teslim edilmiştir. Bu hadise, Osmanlı Devleti’nin Haremeyn’e olan hizmet ve hürmetinin erken bir nişânesi olmuştur.

Bu hayır silsilesi, Çelebi Sultan Mehmed Hân’dan sonra da artarak devam etti. II. Murad Hân devrinde Mekke ve Medine fakirlerine her yıl 3.500 düka altını tutarında sürre gönderilmiş; Sultan II. Bayezid Hân zamanında ise bu meblağ, iki şehrin halkı arasında eşit şekilde paylaştırılmak üzere 14.000 altına çıkarılmıştır. Böylece sürre, yalnızca bir maddî yardım değil, Osmanlı’nın Haremeyn’e karşı taşıdığı mesuliyetin sembolü hâline gelmiştir.

Zamanla bu yardımlar teşkilatlı bir yapıya kavuşturulmuş ve Sürre Alayları kurulmuştur. Başlarında “Sürre Emini” bulunan bu alaylar, her yıl hac mevsimi yaklaşınca İstanbul’dan yola çıkar; belirlenen güzergâhlardan geçerek yol üzerindeki şehirlerin hediye ve yardımlarını da alır; nihayet Mekke ve Medine’ye ulaşırlardı. Bu yolculuk, hem bir devlet merasimi hem de ümmet bilincini diri tutan manevî bir seferdi. Ayrıca alay içinde, pâdişah adına hac vazifesini yerine getirecek vekil bir kimse de bulunurdu. Böylece Osmanlı hükümdarı, fiilen orada bulunmasa dahi, ibadet ve duâ ile Haremeyn’e bağlanmış olurdu.

Bu anlayışın en çarpıcı örneklerinden biri, Fâtih Sultan Mehmed Hân devrinde yaşanmıştır. İstanbul’un fethinden sonra Fâtih, Mekke Şerifi’ne fethi müjdeleyen bir nâme ile birlikte 2.000 halis altın ve çeşitli hediyeler göndermiş; bununla da yetinmeyerek Mekke ve Medine’deki seyyid, şerîf ve muhtaç kimseler için 7.000 altın daha tahsis etmiş, onların duâsını talep etmiştir. Bu tavır, fetihle elde edilen kudretin, tevazu ve hizmetle taçlandırıldığını göstermektedir.

Sürre Alayları, Osmanlı’nın maddî imkânını manevî sorumlulukla birleştiren yüksek bir devlet ahlâkının tezahürüdür. Bu alaylar, yalnız altın ve hediyeler taşımamış; aynı zamanda bir cihan devletinin adaletini, merhametini ve mukaddes beldelere duyduğu derin hürmeti asırlar boyunca tarihin sayfalarına nakşetmiştir. Bugün geriye dönüp bakıldığında, Sürre Alayları Osmanlı’nın gücünü değil, kalbini temsil eden en berrak tarihî hatıralardan biri olarak karşımızda durmaktadır.

Hakkında Editör

Taraf Olmayan Habercilik Yapan Aybüke Türk Haber, dünyadaki bütün Türklerin gür sesi ve onların kulağı olacaktır. Habere Bozkurtça bakan ve değerlendiren Aybüke Türk Haber mazlumların da temsilcisi olmayı hedeflemiştir.

Göz Atmak İster misiniz?

Şarkıcı Güllü Dosyasında Bilirkişi Raporu: Dış Müdahale Tespiti

Şarkıcı Güllü’nün hayatını kaybetmesine ilişkin yürütülen adli soruşturmada bilirkişi raporu hazırlandı. Raporda, sanatçının ölümüne yol …

Bir yanıt yazın