Türkiye’de Vergi Adaletsizliği Ve Dar Gelirlinin Sessiz Çığlığı!

Aziz DAĞTEKİN Yazdı


Türkiye’de vergi sisteminin adaleti, yıllardır süregelen yapısal bozuklukların, siyasi tercihlerle harmanlanmış vergi politikalarının ve denetimlerin eşitsiz yürütülmesinin gölgesinde tartışılıyor. Son dönemde Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı veriler, bir yandan denetimlerin arttığını gösterirken, diğer yandan toplumda vergi adaletine olan güvenin ne kadar zedelendiğini ortaya koyuyor. Ancak açıklanan rakamlar, asıl fotoğrafı perdeleyen bir sis perdesi işlevi görüyor. Çünkü bu tabloda ne büyük sermaye gruplarının vergi afları, ne bankaların kayıt dışı faiz gelirleri, ne de yasa dışı kumar düzeneklerinin mali etkisi sorgulanıyor. Sorgulanması bir yana, bu başlıklara neredeyse sistematik bir dokunulmazlık zırhı örülmüş durumda.

Maliye Bakanı, yılın ilk 6 ayında yapılan vergi denetimleriyle tarihi bir seferberlik başlatıldığını ifade ediyor. İnceleme, teftiş, gözetim ve izaha davet gibi mekanizmalarla toplamda 225,5 milyar liralık matrah farkı tespit edildiği duyuruldu. 2023 yılı sonunda bu rakam 159,75 milyar lirayken, yalnızca 2024’ün ilk yarısında 134,89 milyar liraya ulaşılması dikkat çekici. Vergi tahakkukları ve önerilen cezalar da ciddi oranda arttı. Bu açıdan bakıldığında, devasa bir vergi kaçakçılığı tablosu ifşa olmuş gibi görünüyor. Peki, sorulması gereken şu: Bu kaçakçılık kimden? Kimden hesap soruluyor, kime dokunulmuyor?

Bakkallar, manavlar, kuyumcular, avukatlar… Sokaktaki küçük esnafın beyanları tek tek denetleniyor, her lira titizlikle takip ediliyor. Gelir vergisinde bir tutarsızlık varsa hemen çağrılıyor, izah isteniyor. Küçük esnaf, artan enflasyon, yükselen maliyetler ve daralan alım gücüyle ayakta kalma savaşı verirken, bir de Maliye’nin sıkı gözetimi altında çalışmak zorunda bırakılıyor. Elbette vergi kaçakçılığı nerede olursa olsun önlenmeli. Ancak burada bir eşitsizlik söz konusu: Çünkü yukarıda adı geçmeyen büyük sermaye gruplarına aynı kararlılık gösterilmiyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin resmi kayıtlarında yer alan bilgi ve iddialara göre; son 10 yılda Cengiz İnşaat’a 30 kez, Kolin İnşaat’a 36 kez, Makyol İnşaat’a 24 kez, Kalyon Holding’e 19 kez, Limak İnşaat’a ise 19 kez vergi muafiyeti hakkı tanınmış. Bu vergi muafiyetleri, kamu ihale sisteminden beslenen bu şirketlerin kasalarını büyütürken, kamuya aktarılması gereken vergiler ya silinmiş ya da hiç alınmamış. Bugün dar gelirlinin çocuğuna okul harçlığı veremediği, marketten bir paket makarna alırken bile hesap yaptığı bir ortamda, milyarlarca lira vergi borcu olan şirketlere “hakkınız helal olsun” denilerek devlet eliyle af uygulanıyor.

Buradan Maliye Bakanı’na açıkça sormak gerekiyor: Şirket ismi vermeden 5 büyük firmanın vergi borçları neden ve hangi gerekçeyle silindi? Bu vergi borçları silinmeseydi, bugün milyonlarca yurttaştan kesilen dolaylı vergilere gerek kalır mıydı? Sadece izaha davetle artırılan matrah 42,3 milyar liraya ulaşırken, neden bu izaha davet büyük holdinglere yöneltilmiyor?

Yine sorgulanması gereken bir başka büyük tablo bankacılık sektörü. Türkiye’de faaliyet gösteren ve büyük bölümü yabancı sermayeye satılmış bankalar, rekor düzeyde faiz geliri elde ediyor. Ancak bu gelirlerin tamamı şeffaf bir şekilde gelir beyanlarına yansımıyor. Ekonomik krizle mücadele eden halk, kredi kartı borçlarını çeviremez hale gelirken, bankalar tek kalemde milyarlarca TL net kâr açıklıyor. Bu kârların vergisel karşılığına dair kamusal denetim, ne yazık ki olması gerektiği ölçüde uygulanmıyor. Bu durum, mali yapının adaletsizliğini daha da derinleştiriyor.

Bir başka vahim tablo ise yasa dışı bahis ve kumar siteleri üzerinden dönen kayıt dışı ekonomik düzen. Bu yapıların tamamı ya yurt dışı bağlantılı ya da yerli taşeronlar üzerinden işletiliyor. Ancak her halükarda devletin izlediği, ama yeterince müdahale etmediği bir düzen bu. Bu siteler, her yıl milyarlarca liralık kara parayı yurtdışına kaçırıyor. Hem ahlaki hem de mali yönden ülke yapısını çürüten bu sistem, neden hala millileştirilmiyor ya da kapatılmıyor? Bu sorunun cevabı da vergi adaletinin temelini oluşturuyor.

Bütün bu gerçeklikler halkın vicdanında ağır bir yara açıyor. Çünkü dar gelirli artık kendisine “devlet bana neden dokunuyor da onlara dokunmuyor?” diye soruyor. Ve bu sorunun cevabını bulamayan yurttaş, kendi yolunu çizmeye başlıyor. Vergisini ödemek istemiyor, beyanını gizliyor, nakit işlem yapıyor, fiş kesmiyor. Bu bir vergi suçu olmanın ötesinde, devlete olan güvenin tükenişidir. Ve bir ülkenin en büyük kaybı, yurttaşının güvenini kaybetmesidir.

Her şeyin dijitalleştiği bir dönemde, vergi sistemi hâlâ güçlüden değil, güçsüzden tahsil edilen bir baskı mekanizması olarak işliyorsa burada akıl tutulması vardır. Maliye Bakanlığı’nın sahip olduğu dijital altyapı, algoritmalar, banka entegrasyonları ve yapay zekâ destekli inceleme sistemleri neden sadece küçük esnafı hedef alıyor? Neden bu sistem, büyük şirketlerin, bankaların ya da yasa dışı para trafiğinin üzerine gitmekte yetersiz kalıyor?

Devlet bu adaletsizliğe göz yumduğu sürece, vergi gelirleri artabilir, cezalar yükselebilir ama vergi ahlakı çöküşe geçer. Vergi sisteminin meşruiyeti sorgulanır. Ve bu, sadece ekonomik değil, siyasi ve toplumsal bir kriz anlamına gelir.

Artık söz sırası halkta değil, devlette. Çünkü halk zaten söyleyemediğini söyleyen bir çığlığa dönüştü. Şimdi görev devlette. Vergi sistemi yeniden düzenlenmeli, büyük şirketlerin vergi afları kamuoyuna açıklanmalı, bankaların kayıt dışı kazançları denetlenmeli, yasa dışı ekonomik faaliyetler kökünden kesilmeli ve en önemlisi vergi adaleti toplumun her kesimine eşit şekilde uygulanmalıdır. Aksi halde bu sessiz çığlık, sistemin çöküşünün habercisi olacaktır.

YÖNETİCİ Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Aziz İhsan Aktaş Operasyonu: İBB’de Çöküş!

Aziz İhsan Aktaş suç örgütüne yönelik soruşturmada ihaleye fesat karıştırdığı iddia edilen 25 kişiden 20’si …

Bir yanıt yazın