Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Bu topraklarda kardeşim deyip, ardından en kahpe pusuları kuranları çok gördük. Bu topraklar nice ihanet sahnesine şahit oldu ama artık sabır taşını çatlatacak bir noktadayız. Siyasetin karanlık dehlizlerinden çıkan, perde arkasında ipleri tutmaya çalışan eski aktörlerin yeniden sahneye çıkmaya çalıştığı bir dönemdeyiz. Gölgeden konuşan, kuklaları öne süren, milletin iradesine tuzak kurmaya çalıştığı iddia edilen bu karanlık akla sesleniyoruz: YETER!
İddialara göre, bu karanlık senaryonun merkezinde yer alan isimlerin başında Abdullah Gül ve onunla aynı yolda yürüyen ekip geliyor.
Uzun yıllar boyunca milli görüşçü kimliğiyle halkın gönlünde yer edinmiş bir figürün, bugün emperyalizmin aparatına dönüşmüş bir yapı içinde anılması düşündürücüdür. Ortaya atılan iddialara göre, yüzünde maske, dilinde dua olan bu yapı, arkasında sinsi planlar taşımakta; milletin gözüne baka baka oyun kurmaya cesaret edemeyen ama kapalı kapılar ardında senaryo yazmaktan geri durmayan bir strateji izlemektedir.
Siyasi kulislerde konuşulanlara göre; Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi isimlere parlatılmış lider rolleri biçen, sahne önünü tasarlayan ama düğmelere perde arkasından basan kişi, yine Abdullah Gül olarak gösterilmektedir. CHP içindeki krizlerin arka planında onun adı sıklıkla geçmektedir. Hatta bazı yorumcular, 15 Temmuz öncesi FETÖ’ye tek kelime etmeyen yapıların bugün Türkiye’nin siyasetini şekillendirmeye kalkışmasını utanmazlığın zirvesi olarak değerlendirmektedir.
Bu iddialar karşısında suskun kalınması, millet nezdinde daha da büyük soru işaretleri yaratmaktadır.
Bu millet ne olup bittiğini görüyor. Kim gerçekten millet için çalışıyor, kim dış odakların planlarına hizmet ediyor, çok net biliyor. Erdoğan’ı yalnızlaştırmak, AK Parti’yi mecburi bir koalisyona itmek, Türkiye’yi diz çöktürmek isteyen aklın merkezinde Abdullah Gül ve etrafındaki ekip olduğu yönündeki iddialar artık sadece kulislerde değil, toplumun farklı kesimlerinde de açıkça konuşuluyor.
Ey Abdullah Gül! Ey iddiaların merkezindeki eski kadro!
Eğer bu iddialar doğru değilse, çıkın milletin karşısına ve açıkça konuşun. Aksi takdirde bu sessizlik, kamuoyunda sizi daha da zan altında bırakıyor. Unutmayın, siyaset yürek ister. Cesaret ister. Korkaklıkla, sinsilikle, perde arkasında düğme basarak bu milletin istikbaline yön verilemez!
Bugün yaşadığımız sorunlar bir parti meselesi değildir. Bu mesele, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasıyla ilgilidir. AK Parti’yi değil, doğrudan devleti hedef alan bir mühendislik çabası olduğu ileri sürülüyor. Erdoğan’a değil, milletin iradesine yönelen bir kumpasın planlandığı konuşuluyor.
Yerliliği dışlayan, vatanseverliği aşağılayan, Anadolu irfanını küçümseyen bir akıl yeniden devrede. Ümmet, milli irade, maneviyat gibi kutsal kavramları kullanarak emperyalizme hizmet eden bir anlayıştan bahsediliyor. Bu zihniyetin merkezinde olduğunuz yönündeki değerlendirmeler artık inkar edilemez boyutta.
Ya açık olun ya da sessizce tarihin karanlık perdesine çekilin. Çünkü bu millet gölgeden konuşanlara değil, meydanda direnenlere güvenir. Kulisten yazılan senaryolar, medya eliyle kurgulanan vitrin liderler, uzlaştırıcı figür kisvesiyle servis edilen roller artık kimseyi ikna etmiyor.
Unutmayın! Gölgeden gelen yenilir. Meydanda duran kazanır!
Eğer iddia edilen bu karanlık senaryolar doğruysa, siz bu milletin önüne perde çekemezsiniz! Türkiye, sizin mühendislik oyunlarınızla dizayn edilecek bir ülke değildir! Bu millet artık yürek istiyor, bilek istiyor, açık siyaset istiyor!
Ya meydanlara inin, gerçekten ne yapmak istediğinizi açıklayın…
Ya da tarihin ve milletin vicdanında unutulup gidin.
Çünkü bu bir yazı değil.
Bu, milletin çağrısıdır.
Bu, vicdanın çığlığıdır.
Bu, tarihin tokadıdır.
Ya yüzleşin ya da tarihten silinin!
Bu millet aldatmaz ama her ihaneti kaydeder.
Varsa yüreğiniz, çıkın meydanlara. Yoksa bu gölgede kaybolmaya mahkûmsunuz!
