Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Bir dönem “değişimin yüzü” olarak pazarlanan Ekrem İmamoğlu’nun, bugün kendi yarattığı sis bulutunda yolunu kaybetmiş bir siyaset figürüne dönüştüğüne şahit oluyoruz. Oysa 2019’da, İstanbul’un kalbinde yakaladığı toplumsal rüzgâr, sadece CHP için değil, Türkiye muhalefeti adına da tarihi bir fırsattı. Ama şimdi o rüzgâr, adeta bir enkazın tozuna dönüştü. Ve bu enkazın altında kalan sadece bir isim değil, umutla inşa edilmeye çalışılan siyasal alternatifin kendisi.
Siyaset uzun soluklu bir mücadeledir. Kitlelerin güvenini kazanmak, hele ki Türkiye gibi derin travmalar yaşamış bir toplumda, sadece “imaj”la mümkün değildir. Siyaset, omurgayla yapılır, sağlam kadrolarla, güven telkin eden bir ahlaki duruşla, ilkeli bir yürüyüşle. İmamoğlu bu sınavların hiçbirinden geçemedi.
Kamuoyuna yansıyan iddialar artık sadece bir dedikodu değil. Dosyalar, belgeler, itiraflar zinciri uzuyor. Gittikçe örgütlü bir yapıya dönüşen iddialar, “kişisel hatalar” düzeyini çoktan aşmış durumda. İmamoğlu’nun yakın çevresinde şekillenen bu ekonomik ilişki ağları, kamu kaynaklarının nasıl yeniden dağıtıldığına dair ürkütücü işaretler veriyor. Ve en çarpıcısı, bu iddialara karşı İmamoğlu cephesinden gelen tek refleksin, inkâr ya da sessizlik olması.
Ancak asıl kriz, bu çöküşün sadece bir kişinin değil, bir partinin dehlizlerini açığa çıkarması. CHP artık sadece ideolojik olarak değil, yapısal olarak da çökmeye başlamış durumda. Bugün CHP içinde yaşanan güç mücadelesi, aslında bir siyasi vizyonun değil, tamamen kaynaklar ve kontrol savaşı üzerinden yürüyor. Kılıçdaroğlu ile Özgür Özel arasında görünür olan çatışmanın derininde, İmamoğlu’nun siyaseti finanse eden bir aktör olarak varlığı, bu partide siyasetin ne denli ticarileştiğini gösteriyor.
İmamoğlu’nun kendi yolculuğu, üniversiteye girişinden siyasette yükselmesine kadar birçok noktada soru işaretleriyle dolu. Şeffaflık iddiasıyla yola çıkan bir ismin, en temel kimlik belgelerinde dahi tartışma yaratması, Türkiye siyasetinin nasıl bir boşlukta sürüklendiğini ortaya koyuyor. Parayla kurulan imajlar, aynı hızla çökebilir. Ve öyle de oldu. Bugün İmamoğlu’nun etrafında, onu en ateşli biçimde savunan kadroların birer birer geri çekildiğini görüyoruz. Paranın gücüyle inşa edilen sadakat, paranın kaybıyla birlikte çözülmeye başladı.
İşin trajik yanı şudur. Bu hikâye sadece İmamoğlu’nun değil. CHP’nin tamamının içine saplandığı yapısal yozlaşmanın, siyaset üretemeyişin ve kişilere bağlı siyaset anlayışının sonucudur. Bugün CHP kendi iç çekişmelerinde eriyor, toplumsal muhalefetin taşıyıcısı olmaktan her geçen gün daha da uzaklaşıyor. Bu tablo, AK Parti iktidarına karşı gerçek ve kalıcı bir alternatifin neden bir türlü inşa edilemediğinin açık cevabıdır.
İmamoğlu meselesi artık bir kişi meselesi olmaktan çıktı. Bu mesele, Türkiye muhalefetinin sistemsel zaafları, lider kültüne dayanan siyaset tarzı ve ahlaki kılavuzsuzlukla yüzleşmesidir. Bu çöküşü sadece “kişisel düşüş” diye okumak, asıl krizi gözden kaçırmaktır.
Sonuç itibariyle toplum artık ucuz kahraman masallarına karnını doyurmuyor. Makam hırsıyla gölgelenmiş liderlikler, vitrinde cilalanan figürler ve kirli ilişkiler ağının arkasına saklananlar bu ülkenin geleceğini temsil edemez. Halk, artık laf değil; dürüstlük, liyakat ve gerçek hesaplaşma istiyor. Günü kurtaran manevralarla, medya şovlarıyla, sponsor destekli siyasi imajlarla bu milletin güveni geri kazanılamaz.
CHP dahil hiçbir muhalefet partisi, kendi içindeki çürümüşlüğü temizlemeden bu halka umut olamaz. Cesaretiniz yoksa, dürüstlüğünüz eksikse, kimse sizden değişim beklemiyor artık. Değişim, sözle, varsayımla ve tabela asmakla değil, önce aynaya bakmakla başlar.
Eğer gerçekten yeni bir Türkiye kurulacaksa, önce muhalefet enkazı kaldırılmalı. Bu enkazın altında sadece yalanlar değil, halkın çalınan umudu yatıyor. Ve o umut yeniden doğacaksa, ne İmamoğlu ne Kılıçdaroğlu ne Özgür Özel ne de onlara sırtını dayayan çıkar çevreleriyle olacak. Yeni bir siyaset anlayışı, yeni bir ahlaki düzen ve kirden arınmış bir muhalefet şart. Aksi takdirde, bu topraklarda değişim değil, sadece çürümenin nöbeti değişir.