Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu haftaki Sıla-i Rahimle Bereketlenen Tatil başlıklı Cuma hutbesi, bazı kesimlerin yine sinir uçlarına dokundu. Hutbe, dinlenmenin ve tatilin de tıpkı çalışmak kadar önemli olduğunu, ancak bunun meşru, helal ve ahlaki sınırlar içinde olması gerektiğini vurguladı. Tatilde ibadet aksatılmamalı, tatil Rabb’e yakınlaşma vesilesi olmalı denildi. Yani ortada kimsenin kişisel hayatına müdahale yok, sadece Allah’ın çizdiği sınırları hatırlatma var.
Ama ne hikmetse bu basit, gayet İslami tavsiye, bir kısım aydın geçinen kişilerin midesine oturdu. Gazeteci Özlem Gürses çıkıp İnanılır gibi değil, insan utanır bunu hutbe diye okumaktan diye buyurdu. İşte asıl inanılır gibi olmayan, Allah’ın emirlerinden utanacak hale gelmiş bir zihniyetin, Müslümanların en temel dini öğütlerine bile tahammül edememesidir.
Ey modern putperestlikten nasibini almış kalem erbabı! Papazın vaazına, hahamın duasına el pençe divan duran sizler, sıra Allah’ın ayetlerini hatırlatmaya gelince mi rahatsız oluyorsunuz? Hatırlatalım: Allah-ü Teâlâ Nûr Suresi 31. ayette buyuruyor ki;
Mümin kadınlara söyle: Gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, kendiliğinden görünen kısmı müstesna olmak üzere zinetlerini göstermesinler…
Bu, sadece tatilde değil, hayatın her anında geçerli bir ölçüdür.
İslam, dinlenmeyin, tatil yapmayın demez. Ama tatil adı altında haramı meşrulaştırmaya, nefsin arzularını ilahlaştırmaya izin de vermez. Tatilde içki sofralarında, açık-saçık plajlarda, namazı bile unutturacak programlarda özgürlük aramak, aslında nefsin kölesi olmaktır.
Bu hutbeye itiraz edenlerin derdi tatil değil, helal sınırlar. Çünkü Allah’ın hududu, onların arzularına dar geliyor. Nitekim Furkan Suresi 43. ayette Rabbimiz şöyle buyurur:
Hevasını ilah edineni gördün mü? Artık ona sen mi vekil olacaksın?
Evet, mesele tam olarak budur: Heva ve heves, Allah’ın emrinin önüne geçirilmiştir.
Kimse kimseyi zorlamıyor. İslam’da zorlama yok. Dileyen Allah’ın emirlerine uyar, dileyen de cehennemin en dibine kadar yol alır. Biz, kimsenin ebedi azaba uğramasını istemiyoruz. Ama bazıları illa cehennem ahalisinden olacağım diyorsa, buyursunlar, yol açık, ateş hazır. Fakat bari Müslümanların hutbesine, ibadetine, tavsiyesine dil uzatmayın.
Çünkü siz ne derseniz deyin, Allah-ü Teâlâ Ahzab Suresi 59. ayette mümin kadınlara şöyle sesleniyor:
Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış elbiselerini üzerlerine alsınlar. Bu, tanınıp incitilmemeleri için en uygun olandır. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
İşte biz bu emirden utanmıyoruz, bilakis şeref duyuyoruz. Utanması gereken, Allah’ın sözünden rahatsız olandır.
Evet, tatil yapın. Ama helal dairesinde, edep dairesinde, kulluğu unutmadan yapın. Çünkü bir gün tatiller bitecek, ömür defteriniz kapanacak, hesap günü başlayacak. O gün ne sahiller, ne oteller, ne eğlenceler yanınızda olacak. Herkes yapayalnız, Rabb’inin huzurunda duracak.
O gün ne mazeret geçerli olacak, ne de zaman geri alınacak. “Keşke hutbeyi dinleseydim, keşke harama el uzatmasaydım, keşke namazı terk etmeseydim” diye haykıranlar olacak. Ama o pişmanlık, sadece azabı katlayacak.
Çünkü Allah, Zilzal Suresi 7-8. ayetlerde şöyle buyuruyor:
“Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür. Kim de zerre kadar şer işlerse onu görür.”
İşte bu değişmez ilahî hükümden hiç kimse kaçamayacak. O gün, tatil fotoğraflarınız değil, amelleriniz önünüze konacak. Ve kimse “Ben bilmiyordum” diyemeyecek.