Günümüz insanı her alanda can çekişiyor. Bir yandan ahlaki çöküş, diğer yandan sömürgelerin hak-hukuk tanımaz haksız rekabetleri ve savaşları kıyametin kopmasını hızlandırıyor.
Dünyada olduğu gibi ülkemiz de pandemi ve küresel ticari savaşlardan dolayı zor günler geçirmektedir. Bu zor günleri siyasiler siyasi ticarete, tacirler de fırsat ticaretini canlı tutmaya çalışmaktadır. Üç kuruşluk malı kriz bahanesiyle 10 kuruşa çıkaranlar insan olamazlar. Ticarette başarı sağlamanın iki basit işlevi vardır; pazarlama ve yenilik. Bu iki kural da ahlak sınırları içinde olmalı.
Basiretli tacirler ve ahlaklı siyasetçiler şunu iyi bilmeli ki, üç şey sürekli kalmaz; ticaretsiz mal, tekrarsız bilgi, cesaretsiz iktidar. Basiretli tüccar bir malı satmak istediği zaman, verse de vermese de yüksek fiyat değil satmak istediği fiyatı söylemeli. Yok savaş çıktı, yok kur yükseldi, yok küresel kriz var bahaneleri İslam ahlakı ile bağdaşmayan davranışlardır. Siyasetçi ise, ülkesinin çıkarlarını şahsi ve partisinin çıkarları üstünde tutmalıdır. Nasıl olsa bir projem yok, bari kriz var, kıtlık var yalanlarıyla milleti kışkırtıp siyasi rant elde edelim dememeli. Çünkü bu tür kötü siyasi davranışlar da İslam ahlakı ile bağdaşmıyor.
Görüyor ve yaşıyoruz ki, Allah’ın emir ve yasaklarından korkmayan siyasetçi, sanayici, tüccar ve devletler bu sebeple felaketlerini hızla hazırlamaktadırlar. Oysa Allah-ü Teala “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir” diye buyurmaktadır.
Peki biz şaşkın kullar ne yapıyoruz? Allahın kelamına dosdoğru yapışabiliyor muyuz? Mesele de sorgulanması gereken konu da burada. Şüphesiz, doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında sıdık unvanı ile tescillenir. Yalan insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa şüphesiz Allah katında yalancı olarak tescillenir.
Yaradan yüce dinimiz İslam’ı istikamet üzere, dosdoğru bir ömür geçirmemiz ve yaşamamız için bizlere göndermiştir. Yüce Rabbimiz, niyet ve inancımızda, söz ve davranışlarımızda doğru ve dürüst olmamızı emretmiştir. Bununla birlikte İslam, yalanı ve yalana götüren her türlü davranışı asla tasvip etmez. Şaka bile olsa yalan söylemeyi, insanları eğlendirmek için dahi yalan konuşmayı hoş karşılamaz.
Doğruluk, imanın özü, müminin şiarıdır. Yalan, toplumun huzurunu bozan, insanları birbirine düşüren kötü bir hastalıktır. Doğruluk, ülkede, ailede güveni tesis eder, sevgi ve saygıyı kalıcı kılar. Bin bir emekle kurulan yuvaları dağıtan ise bir yalandır. Doğruluk, ticaretin bereketi; yalan ise felaketidir. Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir. Doğruluk, mal ve mülkü hayırlı kılar. Yalanla kazanılan maldan hayır gören yoktur.
Maalesef, günümüzde yalanın en çok ve en hızlı yayıldığı yerlerin başında sosyal mecralar gelmektedir. Oysaki gerçek alemde haram olan yalan, sanal alemde de haramdır. Hakikat dünyamızdan kopmadan, sanal ortamlara mahkûm olmadan sosyal medyada doğruluğu hâkim kılmak da biz inanlara düşen büyük bir vazifedir. Duyduğumuz her haberi araştırmadan paylaşmak, bilerek veya bilmeden yalanın yayılmasına sebebiyet vermek, büyük bir vebaldir. Nitekim Peygamberimiz , “Her duyduğunu söylemesi kişiye yalan olarak yeter!” buyurmaktadır.
Öyleyse geliniz, hem sosyal hayatta hem de sanal âlemde arkadaşlarımızı doğru kimselerden seçelim. Kalbimizi doğruluğun merkezi kılalım. Özümüz ve sözümüz doğru, davranış ve tavırlarımız tutarlı olsun. Unutmayalım ki sözü doğru olanın işi doğru olur. İşi doğru olanın kalbi doğru olur. Kalbi doğru olanın dini doğru olur. Dini doğru olanın da varacağı yer şüphesiz cennettir.
Bu sebeple biliriz ki, nerede yumuşak huylu, vicdanlı ve ahlaklı insanlar varsa orada ticaret var demektir. Vicdan ile korkaklık aslında tümüyle aynı şeylerdir, ama vicdan ahlaklı firmaların ticari unvanıdır. Her başarılı ahlaklı işadamının veya tüccarın ila ki bir planı, her başarısız fırsatçının da illaki bir mazereti vardır. Tıpkı, yağ, şeker, döviz kıtlığı olacak diye felaket tellallığı yapan siyasetçiler ile fırsatçı esnafların dayanışması gibi.
Özet olarak inkar tutsaklık, inanç özgürlüktür. Herkes kendisinde olan şeyi verir veya satar. Savaşçı güç verir, dürüst tüccar değerinde mal, fırsatçı esnaf kriz satar, ilkesiz ve projesiz siyasetçi felaket tellallığı yapar, idealist öğretmen ders, köylü pirinç, balıkçı da balık verir. Kıyametimizin kopmasını istemiyorsak, yalan üzere oluşturulan algıya kanmamak ve doğruluktan şaşmamak lazım. Umarım beni anlamışsınızdır.
Göz Atmak İster misiniz?
Milli Görüş Hareketi’nin önemli ismi Recai Kutan hayatını kaybetti
Milli Görüş Hareketi’nin ileri gelenlerinden Recai Kutan, 94 yaşında Ankara’da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. …