Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Türkiye’de siyaset, uzun zamandır hakikatin değil, hikâyenin gücüyle yönetiliyor. Her dönem sahneye çıkanlar değişiyor ama oyunun senaryosu değişmiyor.
Kimileri “milli irade” diye kürsüleri inletip arka kapıda güç odaklarının önünde el pençe duruyor. Kimileri “demokrasi” nidalarıyla dolaşıp kendi dar kliklerinin iktidarı için çırpınıyor.
Değişmeyen tek gerçek şu:
Bu ülkede söz kutsal, icraat çıkarın kölesidir.
Türkiye’nin en büyük trajedisi, hataların tekrarlanması değil; aynı hataların her defasında “yenilik” diye pazarlanmasıdır.
KAVRAMLARIN İŞGALİ: EN BÜYÜK SİYASİ DOLANDIRICILIK
Bugün “hürriyet”, “cumhuriyet”, “milli irade”, “laiklik”, “milliyetçilik”, “ahlak” gibi kavramlar artık siyasetçinin cebindeki birer aksesuar.
Her dönem birileri bu kavramları bayrak gibi sallıyor ama arkasına gizlediği düzen hep aynı: Vesayet + Çıkar + Koltuğun Bekası.
Kavramlar büyüdükçe, hakikat küçülüyor.
Sloganlar parladıkça, millet kararıyor.
Ve kimse fark etmiyor: Kutsal olan kavramlar değil, çalmadıkları anlamlarıdır.
HALKIN OMZUNA BASIP YÜKSELENLERİN ÜLKESİ
Bu ülkede ne sağın suçu biter, ne solun bahanesi. Yıllarca birbirini suçlayanların çoğu, fırsatı bulduğunda aynı çarkı daha sessiz ama daha profesyonel döndürdü.
-
Vesayeti yıktığını söyleyen, kendi küçük vesayetini kurdu.
-
Özgürlük vaat eden, özgürlüğün değil koltuğun bekçisi oldu.
-
“Üretim” diyen, üretim yerine propaganda imal etti.
-
Ahlak nutku atan, ahlakı koltuk uğruna feda etti.
Sonuç?
Türkiye’de iktidarlar değişir, düzen değişmez. Çünkü düzen değişirse, siyasetçinin “konfor alanı” yok olur.
EKONOMİYİ YÖNETEN GERÇEK: GERÇEKLER DEĞİL, BAHANELER
Türkiye ekonomisinin en büyük düşmanı dış güçler değil; gerçekleri inkâr edip suçu dışarıda arayan iç güçsüzlüktür. İktidarıyla muhalefetiyle siyasetçiler yıllarca aynı kolaycılığı kullandı:
-
“Bizi engelliyorlar.”
-
“Dış odaklar saldırıyor.”
-
“Halk sabretsin.”
-
“Zamanı gelince düzelir.”
Hayır, ekonomi retorikle düzelmez.
Millet boş vaatlerle doymuyor.
Bu ülkenin sofrasını, hamaset değil üretim doldurur.
Ama üretim tehlikelidir.
Çünkü üretim, propaganda kadar kolay değildir.
SİYASETTE AHLAKİN ÇÖKÜŞÜ: NORMALLEŞEN YALAN
Bugün Türkiye siyasetinin en karanlık çukuru ahlaki yozlaşmadır.
Yalan artık “siyaset stratejisi”, iftira “algı yönetimi”, yağcılık “sadakat”, eleştiri “hainlik”, başarısızlık “ambargo” oldu.
Hakikat, siyasi pazarlığın ilk kurbanı. Bir ülke, hakikati öldürdüğü gün büyümeyi bırakır. Ve biz yıllardır hakikat katliamının tam ortasında yaşıyoruz.
TARİHİN EN ZEHİRLİ MİRASI: TEKRAR EDEN YANLIŞLAR
Türkiye, ne sağın hatalarından kurtulabildi, ne solun travmalarından. Çünkü her dönem yapılan yanlışlar “miras” olarak devredildi:
-
Kurumlar siyasete rehin edildi,
-
Devlet aklı zayıflatıldı,
-
Kutuplaşma yönetim aracına dönüştü,
-
Millet birbirine düşman edilerek oy devşirildi.
Her dönem birileri kurtarıcı edildi, birileri hain ilan edildi.
Fakat değişmeyen tek kader: Bedeli hep millet ödedi.
UYANMAK, BU ÜLKENİN EN ACİL MİLLÎ MESELESİDİR
Gerçek değişim, sandığın rakamlarında değil; milletin zihninde başlayacak kıvılcımdadır.
Bugün Türkiye’yi ayağa kaldıracak olan ne yeni bir parti, ne taze bir lider, ne de parlatılmış ideolojilerdir.
Bu ülkeyi gerçekten değiştirecek tek güç: Uyanmayı seçen bir toplumdur.
Çünkü artık Türkiye’nin ihtiyacı:
-
Süslenmiş sloganlar değil,
-
Parlatılmış kahraman masalları değil,
-
Kutuplaştıran meydan kavgaları değil,
-
Gürültülü ama boş sertlikler hiç değil…
Türkiye’nin ihtiyacı yeni bir siyaset ahlakı, devlet kavramını yeniden ciddiye alan bir bilinç,
ve olayları değil, oyunu gören bir toplumsal ferasettir.
Ve en önemlisi:
Kandırılmayı alışkanlık hâline getiren değil, kandırılmaya tahammülü kalmamış bir halktır.
Çünkü;
Millet uyandığında, siyaset hizaya gelir.
Millet sustuğunda, siyaset çürümeye başlar.
Bugün Türkiye’nin asıl problemi imkân eksikliği değil; uyanmak istemeyen bir devin sırtına vurulan yüklerdir.
Artık zamanıdır.
Bu ülke, üstüne çöken sisleri dağıtacak kudreti içinde taşıyor.
Gerekli olan tek şey, o devin nihayet silkelenmesi…
Ve bir kez ayağa kalktığında, eski düzenin hiçbir duvarı yerinde durmayacak.
Türkiye’nin kaderi, uyanan bir milletin ellerindedir.
Aybüke Türk Haber "Habere Bozkutça Bakış"